EMANET ve EHLİYET - İSLÂM İLMİHÂLİ

ABDEST BAHSİ

ABDEST ÜZERİNE

283- Önce kelime üzerinde duralım. Abdest; su manasına gelen "ab" ile el manasına gelen "dest" kelimelerinin birleşmesinden ortaya çıkmış farsça bir terkiptir. "El suyu" manasına gelir.(61) Arapça karşılığı "vudû"dur. Vudû kelimesi "Vâdâet"ten alınmadır. Vâdâet: Güzellik ve temizlik demektir. Abdest'te mü'mini temizleyerek güzelleştirdiği için ona vudû denilmiştir.(62)

284- Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler, namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınıza meshedip, her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüb oldu iseniz boy abdesti alın"(63) hükmü beyan buyurulmuştur.

285- Hanefi fûkahasından İmam-ı Merginani; "Bu ayet-i kerime'yi zikrettikten" sonra: "O halde abdestin farzı üç azayı yıkamak ve başı da meshetmektir. Yıkamak, suyu aza üzerine akıtmakla olur, ovmak şart değildir"(64) hükmünü zikrediyor. Feteva-i Hindiyye'de: "Bu ayet-i kerime'den anlaşılacağı üzere abdestin farzları dört'tür"(65) denilmektedir. Şimdi bu konu özerinde duralım.

ABDEST'İN FARZLARI

286- ABDEST'TE YÜZÜ BİR DEFA YIKAMAK FARZDIR: Hanefi fûkahası; abdest ile ilgili ayet-i kerime'de geçen "Fağsilû" emrinin tekrara delâlet etmediğini esas alarak, yüzün bir defa yıkanmasının farziyeti üzerinde ittifak etmiştir.(66) Yüzün hududu; saçın bittiği yerden sakal ve çene altına, kulakların (iki kulağın) köklerine kadar olan kısımdır.(67) Gözlerin içine suyu ulaştırmak gerekmez. Ancak abdest alırken gözler kısılmaz, tamamen de açık bırakılmaz. Tabii bir şekilde yüz yıkanır. Dudaklar yumulduğu zaman, dışarda kalan kısımlar yüzün hududuna dahildir. Sakal, bıyık ve kaş'ın altına suyu ulaştırmak vacip değildir. Ancak bunlar seyrek olursa vacip olur. Feteva-i Kadıhan'da böyle zikredilmiştir. Bir kimse abdest aldıktan sonra; tırnaklarını, bıyıklarını veya kaşlarını kesse, abdesti iade etmesi gerekmez. Başa meshettikten sonra traş olsa da; tekrar meshetmesi icab etmez.

287- KOLLARI YIKAMAK FARZDIR: Parmak uçlarından, kol dirseklerine kadar (dirsekler de dahil) olan kısmı bir defa yıkamak farzdır.(68) Eğer iğne ucu kadar kuru bir yer kalırsa veya tırnağının altına suyu geçirmeyecek (Hamur, boya, çamur vs..) bir madde bulunursa, abdest caiz olmaz.(69) Tırnaklar, parmak uçlarından dışarı çıkacak kadar uzamış olursa, bir kavle göre o fazlalığı yıkamak vaciptir.(70) Parmakta bulunan yüzük geniş ise, abdest alırken bunu oynatmak sünnettir. Ancak yüzük dar olursa, suyu altına geçirmeyeceği için kıpırdatmak farz olur.

288- BAŞA MESHETMEK FARZDIR: Mesh, lugatta eli bir şeyin üzerinden geçirmektir. Fukahanın örfünden ise suyun bir uzva isabet etmesidir.(71) İmam-ı Merginani: "Başın meshedilmesinde farz kılınan alın (nasiye) miktarıdır. Bu ise başın dört'te biridir. Zira Muğire b. Şube (ra) rivayet etmiştir ki: "Resûl-i Ekrem (sav) bir kavmin çöplüğüne uğradı, ihtiyacını giderdi, abdest aldı. Alnının üzerindeki saçlarına ve mestlerine mesh etti." Abdest'le ilgili ayet-i kerime'deki başa mesh etme hususu mücmeldir. Bu hadis-i şerif, o mücmel beyanı tefsir etmektedir"(72) hükmünü zikreder. Mesh ederken essah olan kavle göre, üç parmak kullanmak vaciptir. Kifaye'de de böyledir. Zahirü''r rivayete göre bir veya iki parmakla mesh edilmiş olsa, bu caiz olmaz. Tahtavi şerhinde de böyledir.(73) Başa giyilen sarık veya takke üzerine mesh etmek sahih değildir. Kadınlar da baş örtüleri üzerine mesh edemezler.

289- AYAKLARI YIKAMAK FARZDIR: Sağlam ve çıplak ayakları topuklarıyla birlikte bir defa yıkamak farzdır. Çünkü yaralı veya meshle örtülü ayaklarda vazife yıkamak değil meshtir. Mezhep buna göredir.(74) Abdestle ilgili ayet-i kerime'de (Kâ'b) tesniye (iki) zikredilmiştir. Kâ'b (Topuk) ayağın iki tarafından incik kemiğine bitişen kemiktir.(75) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Vay ateşten topukların haline"(76) buyurduğu ve ayakların tamamen yıkanmasını emrettiği bilinmektedir. Dolayısıyla Ehl-i Sünnet'in müctehid imamları; ayakların topuklarıyla birlikte yıkanması hususunda müttifiktirler. Bir kimsenin ayağında yarık olsa ve o yarığa donyağı koymuş bulunsa, o kimsenin ayağını yıkadığı zaman su o yarığın altına geçmezse bakılır: Eğer suyun o yarığın altına geçmesi zarar verecekse abdesti caiz olur. Ancak vermeyecekse caiz olmaz. (77)

ABDEST'İN SÜNNETLERİ

290- Abdestin ve guslün vacipleri yoktur.(78) Mütûn'da abdestin on üç sünneti olduğu beyan edilmiştir.(79) Şimdi bunları zikretmeye gayret edelim.

291- NİYET: Niyet bir şeyi yapmaya kalbin azim ve irade etmesidir. Kalbten niyet etmeden, yalnız dil ile niyeti söylemek kâfi değildir. İmam-ı Merginani: "Abdest alan kimse için tahareti niyet etmesi müstehaptır. O halde abdeste niyyet bize göre (Hanefi fûkahası) sünnettir. İmam-ı Şafiî (rha) katında ise farzdır"(80) buyurmaktadır. Zira Safiî Fukahası; başlı-başına bir ibadet kabul etmiştir. Bu sebeble niyetsiz olması mümkün değildir. Hanefi fûkahası; Abdest'i, namaz için bir anahtar olarak ele almıştır. Niyetin vakti yüzün yıkandığı zamandır.(81)

292- BESMELE İLE BAŞLAMAK: İmam-ı Merginani: "Abdeste başlarken Allahû Teâla (cc)'nın ismini zikretmek, yani besmele ile başlamak da abdestin sünnetlerindendir. Zira Resûl-i Ekrem (sav) buyurdu ki: "Allahû Teâla (cc)'nın ismini zikretmeyen kimsenin abdesti yoktur." Bundan murad, faziletini kaldırmaktır"(82) hükmünü zikretmektedir. Besmeleyi abdeste başlarken çekmek esastır. Çıplak bir halde iken veya pis bir mahalde (tuvalet vs.) besmele çekilmez. Fethû'l Kadir'de de böyledir. Bir kimse abdestin evvelinde "Lâ İlâhe İllallah" veya "Elhamdülillâh" veyahud "Eşhedü enlâ ilâhe illallah" derse, bu besmele yerine kaim olur.(83)

283- ÖNCE BİLEKLERE KADAR ELLERİ YIKAMAK: Resûl-i Ekrem (sav): "Sizden birisi uykusundan uyandığı zaman; kat'iyyen elini üç kere yıkamadıkça, su kabına daldırmasın. Çünkü o; eli nerede gecelemiştir bilemez"(84) buyurmuştur. Ayrıca insanın eli, temizleme hususunda bir vasıtadır. Dolayısıyla önce onun temizlenmesiyle başlamak sünnettir. Malûm olduğu üzere elleri, dirseklere kadar (dirsekler de dahil) yıkamak farzdır. Fakat önce bileklere kadar yıkamak, tertib olarak sünnettir.

294- MİSVAK KULLANMAK: Resûl-i Ekrem (sav): "Eğer ümmetime meşakkat vereceğinden çekinmeseydim, her namaz için misvak kullanmalarını onlara mutlaka emrederdim"(85) buyurmaktadır. Misvağın kalınlığı küçük parmak kalınlığında, uzunluğu ise bir karış uzunluğunda olmalıdır. Dişleri parmakla yıkamak, misvak yerini tutmaz. Ancak misvak bulunmazsa sağ elin bir parmağı ile dişleri temizlemek misvak yerine kaim olur.(86)

295- AĞZI YIKAMAK (MAZMAZA): Resûl-i Ekrem (sav)'in abdest alırken ağzını üç defa yıkadığı (Mazmaza yaptığı) kat'i haberlerle sabittir.(87) Bunun sınırı; suyun ağızın tamamını kaplamasıdır. Ayrıca her seferinde suyu yenilemek de sünnettir.(88)

296- BURNU YIKAMAK (İŞTİNŞÂK): Resûl-i Ekrem (sav)'in abdest alırken burnuna da üç defa suyu çektiği kat'i haberlerle sabittir. İştinşak'ın sınırı; suyun genize ulaşmasıdır.

297-KULAKLARA MESHETMEK: Abdest alan kimse; başını meshettiği su ile, kulaklarının ön ve arka tarafını mesheder. Tahavi şerhinde böyledir.(89) Fakat bışını meshettikten sonra elinde bulunan ıslaklıkla değil de, başka taze bir su ile kulakları meshetmek daha güzel olur. Bahrü'r Raik'te de böyledir.(90) Resûl-i Ekrem (sav): "Kulaklar baştandır" buyurmuştur. Bundan maksat, hükmünü beyandır. Yoksa yaratılış itibariyle başa ait olduğunu murad değildir.(91)

298- YIKANMASI GEREKEN UZUVLARI ÜÇ'ER DEFA YIKAMAK: Yıkanması farz olan, yüz, eller ve ayaklar gibi uzuvları üç'er defa yıkamak sünnettir. Bu uzuvlardan birini yıkamaya başlayınca ilk yıkama farzdır. Zahiriyye'de de böyledir. Sahih olan kavle göre iki yıkama ise sünnet-i müekkede'dir.(92) Abdest alırken, yıkanmakta olan uzva su ulaşır ve ondan damla damla dökülüp akarsa, yıkanmanın tamam olduğu kat'i olarak anlaşılır.

299- PARMAKLARIN ARASINI HİLÂLLEMEK: Resûl-i Ekrem (sav): "Parmaklarınızı hilâlleyiniz ki, onların arasına cehennem'in ateşi girip de onları hilâllemesin"(93) buyurmuşlardır. Bu aynı zamanda farz olan yıkamanın kâmil manada gerçekleşmesini sağlar. Resûl-i Ekrem (sav)'in parmaklarının arasını açarak onları hilâllediği kat'i haberlerle sabittir.

300- SAKALI HİLÂLLEMEK: Kur'an-ı Kerim'de Hz. Musa (as)'nın kıssası beyan buyurulurken, Hz. Hârun (as)'la aralarında geçen bir konuşmaya yer verilir. Hz. Harun (as), Hz. Musa (as)'ya hitaben: "-Ey Annem'in oğlu, ne sakalımı, ne başımı tutma" diye istirhamda bulunur.(94) Gerçi buradaki mahiyet, Hz. Harun (as)'ın İsrailoğullarının çirkin fiilerinde herhangi bir taksiratının bulunmadığını beyandır. Ancak bu vesile ile sakallı olduğu da kaydedilmiştir. Resûl-i Ekrem (sav): "Müşriklere muhalefet edin. Bıyıkları kısaltın, sakalı uzatın"(95) buyurduğu bilinmektedir. Sahabe'den İbn-i Ömer (ra)'in; Resûl-i Ekrem (sav)'in bıyıklarını derisinin beyazlığı görülecek şekilde kestiği şeklindeki rivayeti genel kabul görmüştür.(96) İbn-i Hümam: "Kadınlaşan erkeklerin ve bazı mağriplilerin yaptığı gibi sakalın bir kabzadan az bırakılmasını hiçbir alim mübah görmemiştir. Sakalı tamamen kazımak ise Hind'li yahudilerin ve İran'lı mecusilerin adetidir"(97) hükmünü zikrediyor. Alauddin El Haskafi "Dürri'l Muhtar'ında" ve İbn-i Abidin de bu eserin haşiyesi olan "Reddü'l Muhtar'ında" bunu aynen benimsemişlerdir.(98) Sakalını, harhangi bir özüre mebni olmaksızın dibinden kesen kimsenin imameti hususunda ulema arasında ihtilaf vardır.(99) Şeyhülislâm Ebussuud efendi: "İmam olan Zeyd'in sakalında kıran hastalığı çıkarsa, azledilmesi gerekir mi?" sualine "-Kabzadan eksik olursa, olur" fetvasını vermiştir.(100) Sakalın hilallenme şekli: Parmaklar sakalın içine sokularak alt taraftan üst tarafa doğru hareket ettirilir.(101) Resûl-i Ekrem (sav) mü'minlere; sakal bırakmak sûretiyle, müşriklere muhalefet etme emrini vermiştir. Dolayısıyla mü'minler sakal bırakma hususunda titiz olmalıdırlar.

301- SAĞ TARAFTAN BAŞLAMAK: Resûl-i Ekrem (sav): "Şüphesiz ki Allahû Teâla (cc) her şeyde sağdan başlamayı sever. Hatta ayakkabılarını giyerken ve çıkarırken dahi"(102) hükmünü beyan buyurmuştur. Dolayısıyla Abdest almaya her uzuvda sağdan başlamak sünnettir.

302- TERTİBE RİAYET ETMEK: Abdesti; ayet-i kerime'de beyan buyurulan sıraya riayet ederek almak da sünnettir. Yani önce elleri, sonra yüzü yıkamak, sonra da başa meshetmek ve en son olarak da ayakları yıkamaktır.(103) Ayet-i kerime'de geçen "fe" takib içindir. İmam-ı Şafii (rh.a) bu takibin mecburi olduğunu esas alarak; tertibe riayetin farz olduğuna kail olmuştur.(104) Dolayısıyla Şafiî fûkahası; abdestin farzının altı olduğu hususunda müttefiktir. Bunlar: Niyet, ellerin yıkanması, yüzün yıkanması, başa meshedilmesi, ayakların yıkanması ve tertibe riayet'tir.

303- BAŞIN TAMAMINI BİR KERE MESHETMEK VE MUVÂLÂT: Abdest alan kimse; iki avucunu ve parmaklarını, başının ön kısmından başlayarak arka kısmına kadar, başın tamamını meshetmeyi devamlı olarak ve özürsüz bir şekilde terketmek günah olur.(105) Muvalât ise; uzuvları fasıla vermeden birbiri ardınca yıkamak demektir. Öyle ki mutedil bir havada ilk yıkanan uzuv, abdest tamamlanmadan önce kurumamalıdır. (106)

ABDEST'İN EDEBLERİ

304- Önce kelime üzerinde duralım. Edeb; "Edûbe" fiilinden türetilmiş olup; zarafet, insanlara sözle ve amelle güzel muamelede bulunmak, edib bir kimsenin kendisiyle teeddüb ettiği şeyleri taklid etmek gibi manalara gelir.(107) Seyyid Şerif Cürcani "Edebi"; insanı hata ve kusurdan koruyan meleke, irfan olarak tarif ediyor.(108) Abdest'in edebleri; ûlemanın üzerinde ittifak ettiği hususlardır: Meselâ: Abdest alırken, başkasından yardım istememek bir edebtir. Aksi sözkonusu olursa; insanlardan bir kısmının, diğerlerini abdest alırken dahi hizmetçi tutmasına vesile olur!.. Dolayısıyla bu İslâmi edebe ve mü'minlerin kardeşliğine zarar verir.

305- Şimdi abdestin edeblerini maddeler halinde zikredelim:
Abdest alırken başkasından yardım istememek, abdest uzuvlarını ovmak, abdest alırken kıbleye yönelmek, küçük (Serçe) parmağını kulakların deliklerine sokmak, özürlü olmayan kimsenin, abdest'i vaktinden önce alması, abdest alırken konuşmamak, kullanılmış sudan sakınmak, abdest alırken yüksek bir yerde bulunup, sıçramalardan korunmak, kerahat vakti değilse, abdest aldıktan sonra iki rekat namaz kılmak, abdest alırken elleri çırpmamak, abdest alırken acele etmemek ve her azayı yıkarken besmele çekmek.(109)

306-ABDEST'E BAŞLARKEN; ŞU DUA YAPILMALIDIR:
"Bismillâhilazim velhamdülillâhi alâ dinil İslâm" Allahû Teâla (cc)'nın adını zikrederek başlarım. İslâm dini üzere kıldığı için; hamd Allahû Teâla (cc)'ya mahsustur. O'na hamdederim.

307- Uzuvların yıkınması esnasında selef-i salihinden şu duaları okumak, Abdestin edeblerindendir.(110)

A) MAZMAZA (AĞIZA SU VERME) ESNASINDA:
"Allahümme eınnî alâ tilâvetil Kur'âni ve zikrike ve şükrike ve hüsn-i ıbâdetike." Allah'ım!.. Kur'an-ı Kerim'i okumada, seni zikretme, sana şükretme ve sana en güzel şekilde kulluk etmede inayetini (yardımını) istirham ederim.

B) İŞTİNŞAK (BURUNA SU VERME) ESNASINDA:
"Allâhümme erihnî râyihate'lcenneti ve'r-züknî min neîmihâ." Allah'ım!.. Beni cennetin rayihası ile rayihalandır ve cennet nimetlerinden beni rızıklandır.

C) YÜZÜ YIKAMA ESNASINDA:
"Allâhümme beyyıd vechî binûrike yevme tebyeddu vücûhün ve tesveddü vücûh." Allah'ım!.. Bir kısım yüzlerin ağarıp nurlandığı, bir kısım yüzlerin ise karardığı gün; benim yüzümü nurlandır, ağart!..

D) SAĞ ELİ YIKAMA ESNASINDA:
"Allâhümme a'tınî kitâbî biyemînî ve hâsibnî hısâben yesîra." Allah'ım!.. Kitabımı (Amel defterimi) sağ elime ver ve benim hesabımı kolaylaştır.

E) SOL ELİ YIKAMA ESNASINDA:
"Allâhümme lâ tu'tınî kitâbî bişimâlî velâ min verâi zahrî." Allah'ım!.. Kitabımı (Amel defterimi) sol elime verme!.. Ve arkamdan da verme!.. (Beni amel defterleri sol ellerine verilenlerden eylemediğin gibi, arkalarından verilenlerden de eyleme.)

F) BAŞI MESH ETME ESNASINDA:
"Allûmmec'alnî minellezîne yestemiûnel kavle feyettebiûne ahseneh." Allah'ım!.. Beni hak sözü dinleyenlerden ve onun en güzeline tabi olanlardan eyle!..

G) BOYUNA MESH ETME ESNASINDA:
"Allâhümme a'tik unukî (yahut rakabeti) mine'n nâri." Allah'ım!.. Boynumu cehennem ateşinden azad buyur.

Ğ) İKİ AYAKLARI YIKAMA ESNASINDA:
"Allâhümme sebbit kademeyye ale's-sırâtı yevme tezillu fîhi'l-akdâm." Allah'ım!.. Sırat köprüsünde ayakların kaydığı günde, benim ayaklarımı kaydırma, sabit eyle!..

H) ABDEST ALIP BİTTİKTEN SONRA; RESÛL-İ EKREM (SAV)'E SELÂVAT GETİRMELİ VE ŞU DUA OKUNMALIDIR:
"Allâhümme'c-alnî mine'ttevvâbine vec'alnî minel mütetahhirin." Allah'ım!.. Beni tevbe eden ve günahlarından temizlenen kullarından eyle!..

ABDEST'İN MEKRUHLARI

308- Abdest'in mekruhları şunlardır:
a) Mazmaza ve iştinşakı sol elle yapmak,
b) Özürsüz olarak sağ elle sümkürmek,
c) Suyu yüze şiddetle çarpmak,
d) Abdest almak için bir kap tayin edip, o kaptan başkasına abdest aldırmamak,
e) Bir su ile üç defa mesh etmek.(111)

Güneşte ısıtılan su ile abdest almak da mekruhtur. Resûl-i Ekrem (sav) Hz. Aişe (ranha)'nin suyu güneşte ısıttığını görmüş: "-Yapma Hümeyra!.. Çünkü bu baras illetini doğurur" buyurmuştur. Hz. Ömer (ra)'den de, buna benzer bir rivayet nakledilmiştir. Hem Hanefi, hem Şafii fûkahası bu hususta müttefiktir."(112)

309- Abdest alırken suyu israf etmek de mekruhtur. İbn-i Abidin: "İsraf, suyu şer'i hacetten fazla kullanmaktır. Zira İbn-i Mace ve başkalarının Abdullah b. Amr b. As'dan rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Resûl-i Ekrem (sav) abdest alan Sa'd'ın yanına uğradı da bu israf ne dedi?" Sa'd: "-Abdest'te israf var mıdır?" diye sordu. Resûl-i Ekrem (sav): "-Evet, nehirde bile olsa israf vardır" buyurdular. Uzvu üç defa yıkamanın sünnet olduğuna itikad ettiği halde, üçten fazla yıkamak israftır"(113) hükmünü beyan ediyor. Dolayısıyla mü'minler; velev ki Abdest'te bile olsa, israf'tan uzak durmak zorundadırlar.

ABDEST'İ BOZAN ŞEYLER

310- Sebileynden (ön ve arka yollardan) çıkan her türlü necaset abdesti bozar. Kur'an-ı Kerim'de: "Abdest'i" farz kılan ayet-i kerime'de: "Veya sizden birisi kaza-i hacet'ten gelirse.."(114) buyurulmuştur. Ayrıca Resûl-i Ekrem (sav)'e "Hades nedir?" suali tevcih edilmiş, Resûl-i Ekrem (sav)"-Her iki yoldan çıkandır" cevabını vermiştir.(115) Dolayısıyla her iki yoldan çıkan idrar, dışkı, yel, vedi, mezi, meni, kurt ve diğer şeyler abdesti bozar.(116)

311- Hanefi Fûkahası, Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Her akan kandan abdest lâzım gelir" ve "Namaz kılarken kusan veya burnu kanayan kimse ayrılsın, abdest alsın ve konuşmadıkca namazına kaldığı yerden devam etsin"(117) Hadis-i şeriflerini esas alarak kan'ın abdesti bozduğu hususunda ittifak etmiştir. Ayrıca irin, sarı su, yara suyu, nufte, göbek, meme, göz ve kulaktan hastalık sebebiyle çıkan suların da abdesti bozduğu sahih rivayettir.(118) Zira bunların hepsi necasettir, birbirlerine müsavidirler. Ancak bunların hepsi için asıl olan; vücûttan dışarıya çıkmış ve dağılmış olmalarıdır. Yaranın üzerinde bulunur ve dağılmazlarsa Abdest bozulmaz. Burundan çıkan kan; burun deliğine bulaştığı zaman abdesti bozar.(119)

312- Ağız dolusu kusmak da abdesti bozar. Resûl-i Ekrem (sav)'in "Kusuntu hadestir" buyurduğu bilinmektedir.(120) Hz. Ali (ra)'nin hadesleri tesnif ederken "Ve ağız dolusu kusmak da hadestir" sözü, Hanefi fûkahasınca delil olarak alınmıştır.(121) Kusma ağız dolusu olmazsa, abdesti bozmaz. Ağız dolusu kusmanın hududu: Sahih kavle göre, ağızda kusuntuyu zorlamadan ve meşakkat çekmeden tutamamaktır.(122)

313- Yanının üzerine yatarak veya iki uyluğundan biri üzerine yatarak veya bir şeye dayanarak uyuyan kimsenin de abdesti bozulur. Resûl-i Ekrem (sav)'in "Ayakta veya otururken veya rükû halinde iken veya secde durumunda iken uyuyan kimseye abdest almak lâzım gelmez. Abdest ancak yanının üzerine yatarak uyuyan kimseye lâzım gelir"(123) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası; mafsalların serbest kalmasını şart görmüştür. İmam-ı Yusuf (rha) kasden uyuma halinde abdestin bozulacağına hükmetmiştir. Esasen oturarak uyuyan kimse yan üstüne düşer ve uyanmazsa (yani bir müddet daha o şekilde uyursa) o kimsenin abdestinin bozulacağı sahih rivayettir.(124)

314- Namazda kahkaha ile gülmek abdesti bozar. Resûl-i Ekrem (sav): "Dikkat ediniz!.. Sizden birisi kahkaha ile gülerse Abdesti ve Namazı birlikte iade etsin"(125) hükmünü beyan buyurmuştur. Kahkahanın haddi bir kimsenin gülmesinden dolayı meydana gelen sesi, hem kendisinin, hem de yanındakilerin duymasıdır.(126) Kahkaha; namazın haricinde olursa, abdesti bozmaz.

315- Baygınlık, cinnet, delirmek ve sarhoşluk da abdesti bozar. Çünkü bu haller, âzaların serbest kalmasında, yan üstü yatarak uyumaktan daha galiptir.(127) Sarhoşluğun hududu; bir kimsenin yürümesi sırasında sallanmasıdır.

316- Çıplak ve yaygın bir halde iken tenasül uzuvlarının birbirlerine dokunması karının ve kocanın abdestini bozar. İmam-ı Azam ve İmam-ı Yusuf istihsanen bu görüştedirler. İmam-ı Muhammed ise; bu halde iken abdestlerinin bozulmayacağına kaildir. Bu da kıyastır. Muhit'te de böyledir. Nisab'ta da böyledir. Sahih olan da budur. Fetva bunun üzerinedir. Hanefi fûkahası; kişinin kendi zekerine dokunması ile de abdestin bozulmayacağı hususunda müttefiktir.(128) Ancak bir kadınla, başka bir kadın veya bir erkekle genç çocuk arasındaki mübaşeret (Tanasül uzuvlarının birbirine dokunması) Şeyhayn'a göre abdesti bozar. Kınye'de de böyledir.

317- Göz yaşı abdesti bozmaz. Ancak gözde olan bir hastalık yara mesabesindedir. Ondan çıkan su da, abdesti bozar.

318- Bir kimse abdest alırken bazı uzuvlarını yıkayıp-yıkamadığı hususunda şüpheye düşerse; eğer bu ilk şüphesi ise, o uzuvları (Şüpheye düştüğünü) yıkar. Fakat sürekli ise iltifat olunmaz. Abdestin bozulup-bozulmadığı hususunda şüpheye düşen kimse abdestli sayılır. Ancak abdest alıp almadığı hakkında şüpheye düşen kimse abdest'sizdir. Hulâsa'da da böyledir. (129)

ABDESTİN ÇEŞİTLERİ

319- 1. FARZ OLAN ABDEST: Farz olsun, nafile olsun namaz kılmak için abdest almak farzdır.(130) Kur'an-ı kerim'i elle tutmak ve tilavet secdesi yapmak için abdest almak da "Farz-ı amelî"dir. İslâm ûleması: "Kur'an'a tam manasıyla temizlenmiş olanlardan başkası dokunamaz"(131) ayet-i kerimesini esas alarak; abdestsiz ve cünüp olan kimsenin Kur'an-ı Kerim'e dokunmasının helâl olmayacağı hususunda ittifak etmiştir.(132) Resûl-i Ekrem (sav)'in: Abdestsiz olan kimsenin Kur'an-ı Kerim'e dokunmamasını" emrettiği de bilinmektedir.(133)

320- 2. VACİP OLAN ABDEST: Kâbe-i Şerif'i tavaf için abdest almak vaciptir.(134) Bir kimse Kâbe-i Şerif-i abdestsiz tavaf etse, tavafı caizdir. Ancak vacibi terk ettiği için mes'ul olur.

321- 3. MENDUB OLAN ABDEST: Abdestli olmaya devam için abdest almak, uykudan önce ve uyandıktan sonra abdest almak, cenaze yıkamak ve taşımak için abdest almak, Cim'a etmek istediği zaman abdest almak, gadab halinde iken abdest almak, hadis okumak veya hadis rivayeti için abdest almak, ilim öğrenmek, ezân okumak, ikamet etmek ve hutbe irad etmek için abdest almak, zikir yapmak için abdest almak ve kütüb-i Şer'iyeyi ele alacağı zaman onlara ta'zimen abdest almak mendub'tur. İbn-i Abidin: "Yalan söyledikten veya gıybet ettikten sonra abdest almanın mendub olması, bunlar manevi necaset olduğu içindir. Bundan dolayıdır ki; yalancıdan fena bir koku yayılır, bu kokudan melek uzaklaşır. Nitekim hadis-i şerif'te böyle varid olmuştur. Keza Peygamber (sav) pis kokan bir rüzgârı: "Bu rüzgâr insanları ve mü'minleri gıybet edenlerin kokusudur" diye izah buyurmuştur. Biz buna alıştığımız ve burunlarımız bu koku ile dolduğu için duymayız. Nitekim tabakların bulunduğu yerde sakin olanlar tabakhane kokusunu duymazlar"(135) hükmünü zikrediyor. Kahkaha ile güldükten sonra da abdest almak müstehaptır.

  ANASAYFA
b a
MEVZULAR
 • Takdim ve Önsöz
 • Genel Bilgiler
 • Tevhid ve Sıfat İlmi
 • Temizlik Bahsi
 • Namaz Bahsi
 • Cihad Bahsi
 • Oruç Bahsi
 • Zekât Bahsi
 • Hac ve Kurban Bahsi
 • Nikah Bahsi
 • Had ve Hudud Bahsi
 • Rızık-Kazanç Bahsi
 • Adâbı Muaşeret Bahsi
 • Adâlet Bahsi
 • Miras Hukuku Bahsi
 • Çeşitli Meseleler
 • Mevzuların Tam Listesi
 
 • ANASAYFA
MURABIT