EMANET ve EHLİYET - İSLÂM İLMİHÂLİ

EZÂN BAHSİ

EZÂN-I MUHAMMEDİ'NİN MEŞRU OLMASI

419- Hicretin birinci yılında Medine'de; Mescid-i Nebevi'nin inşaatı tamamlanmış ve mü'minler cemaat halinde namaz kılmaya başlamışlardır. Şimdi bundan sonraki gelişmeyi Abdullah İbn-i Ömer (ra)'in, Sahih-i Buhari'de yer alan haberinden dinleyelim. Şöyle demiştir: "Müslümanlar muhacir olarak Medine'ye geldikleri zaman, bir araya toplanıp, namaz vaktini gözetlerlerdi. Birgün bu husus hakkında aralarında müşavere ettiler. Bazıları Hristiyanların çan'ı gibi, çan kullanılsın, diğer bazıları da çan olmasında Yahudilerin nefirisi gibi boru çalınsın teklifinde bulundu. Hz. Ömer (ra) ise; "- Öyle amma, namaza insanları çağırmak için niçin bir adam görevlendirmiyoruz" dedi. Resûl-i Ekrem (sav) bunun üzerine: "- Haydi Bilâl kalk, namaz için nida et" buyurdu"(60) İmam-ı Kasani; Abdullah b. Zeyd'in, bu müşavereden sonra ezânı rüyasında gördüğünü ve bu durumu Resûl-i Ekrem (sav)'e bildirdiğini kaydettikten sonra, Hz. Ömer (ra)'in de aynı günlerde ezânı rüyasında işittiğini kaydediyor.(61) İbn-i Abidin bu konuda şunları kaydediyor: "Fethû'l Kadir sahibi, Abdullah b. Zeyd kıssasını "Sirac"tan naklen ve tamamen isnadlariyle nakletmiştir. Bu kıssada aynı rüyayı o gece Hz. Ömer (ra)'in de gördüğü bildirilmektedir. Ezân rüya ile isbatı müşkil görülmüş ve "Peygamberlerden başkasının rüyası üzerine şer'i hüküm kurulamaz" denilmişse de, buna şöyle cevap verilmiştir; ihtimal bu rüya ile birlikte vahiy de gelmiştir."Minhac" haşiyesinde Hafız İbn-i Hacer'den naklen şöyle deniliyor: Bunu Abdurrezzak ile Ebû Davûd'un "Murasil" inde rivayet ettiği şu haber tey'id eder: Hz. Ömer (ra) Ezân rüyasını görünce haber vermek için Peygamber (sav)'e geldi. Fakat bu hususta vahyi gelmiş buldu. Onu Bilâl'in Ezânından başka şaşırtan şey olmadı. Bunun üzerine Peygamber (sav): "Bu hususta vahiy seni geçti" buyurdu.(62)

420- Ezân'ın lûgat manası "bildirmek, ilam etmek" demektir. İslâmi ıstılâhta: Özel bir şekilde namazın vaktini bildirmektir. "Ezân"; hususi sözlere verilen isimdir.(63) Ezân arapça'nın dışında (Farsça, Türkçe, İngilizce vs.) hiçbir lisanla okunamaz. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir. Zahir ve sahih olan da budur. Cevheretü'n Neyyire'de de böyledir.(64) Dolayısıyla başka lisanlarla namaz vakti ilân edilse, duyanlar üzerine namaz vacib olmaz. İmam-ı Merginani: "Ezân beş vakit farz namazlar ve Cum'a namazı için sünnettir. Bunlardan başkası için değildir. Zira bu hususta mütevatir haber varid olmamıştır. Ezânın sıfatı ise bilinmektedir. Bu Cebrail'in okuduğu ezân gibidir"(65) hükmünü zikretmektedir. İbn-i Abidin; "Günah hususunda ezân vâcib gibidir. Hatta bazıları ona vacib demişlerdir. Çünkü İmam-ı Muhammed (rh.a): "Bir belde halkı Ezânı okunmamak için ittifak etse, ezân için onlarla harb ederim. Onu bir kişi terk etse kendisini döver ve hapsederim" demiştir. Ekseri ûlema ezânın sünnet olduğunu tercih etmişlerdir. Ezân için harb edilmesi, dinin alâmetlerinden olduğu içindir. Dinin nişanı sayılan bir şeyi terk etmek, açık açık dinle alay olur"(66) buyurmaktadır.

421- Ezân'la birlikte ele alınması gereken bir vecibe'de "ikamet"tir. İkamet'te; beş vakit namaz ve Cum'a namazının sünnetidir. Yalnız "Hayye ale'l felâh"tan sonra iki defa "Kad kameti's salâh" denir.(67)


MÜEZZİN'DE (EZÂN OKUYAN'DA) ARANAN VASIFLAR

422- Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Üç kimse kıyamet gününde misk'ten tepeler üzerinde olacak; büyük korku onları ürkütmeyecek, insanlar korktuğu zaman onlar, korkmayacaklardır. Birincisi: Kur'an-ı öğreten ve bu işi Allah rızasını ve Allah'ın ihsanını dileyerek yapan. İkincisi: Her günde gecede beş vakit farz namaz için Ezân okuyup, bununla Allah'ın rızasını ve Allah'ın ihsanını dileyen kimse. Üçüncüsü: Kendisini dünya köleliği Rabbine taattan men edemeyen kimse"(68) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Müezzin'de bazı vasıfların bulunması şarttır. Bunlar:

a) Müezzin'in erkek olması lazımdır. Kadınların ezân okumaları ve ikâmetleri mekruhtur.
b) Müezzin; akıllı, namaz vakitlerini kat'i olarak bilen ve ezânı sünnete uygun şekilde okuyan kimse olmalıdır.
c) Müezzin; ezân okuma işinde devamlı olan, okuduğu ezâna inanan ve sevabını Allahû Teâla (cc)'dan bekleyen kimse olmalıdır.

423- Müezzin muttakî olmalıdır. Fâsık'ın ezân okuması mekruhtur.(69) İbn-i Abidin "Müezzin'de" aranan vasıfları zikrettikten sonra: "Müezzinde bu sıfatlar bulunursa ezânı sahihtir. Bulunmazsa vaktin girdiğine dair itimad hususunda ezânı sahih değildir. Yine bu bab'tan önce arzetmiştik ki, fasık ile hali belli olmayan kimsenin doğru söyleyip söylemediği hususunda herkes kendi reyini hakem yapar ve ona göre amel eder. Kafir, çocuk ve bunağın haberi böyle değildir. O asla kabul edilemez" hükmünü zikreder. Bahsin devamında da "Tenbih" başlığı altında: "Buraya kadar anlattıklarımızdan şu çıkar. Adil olmayan bir kimsenin sözü ile ilan hasıl olmaz; onun sözü mukabil değildir. İmamın arkasında, onun sesini cemâate ulaştıran kimse fâsık olursa, kendisine itimad caiz değildir."(70) buyurmaktadır. Âdil; Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümlere göre amel eden kimsedir.

424- Akıllı olmayan çocuğun ezân okuması sahih değildir. Okumuş olsa bile (başkası tarafından) tekrar okunur. Mecnunun ve deli'nin de hükmü aynıdır. Şarhoşun (Mübah olan bal şerbeti veya ilaçla sarhoş olan) Ezânı da mekruhtur. Tekrar edilmesi gerekir.(71)

425- Resûl-i Ekrem (sav)"in: "Sizin için, sizin en hayırlınız ezân okur"(72) buyurduğu bilinmektedir.


EZÂN'IN VASIFLARI

426- Müezzin'de değil de; okunan ezân'ın kendisinde bulunması gereken bazı vasıflar vardır: Şöyle ki:

1) Ezân yüksek sesle okunmalıdır. Zira ezân'dan maksad, namaz vaktini insanlara ilan etmektir. Resûl-i Ekrem (sav)'in Ya Bilâl, sen iki parmağını kulağına koy! O zaman sesin daha yüksek çıkar"(73) buyurduğu bilinmektedir. Ezânı minarede veya mescid'in dışında okumak, mescid'in içinde okumaktan daha efdaldir. Kadıhan'da da böyledir. Ezân okuyan müezzinin sesini gücünün yettiğinden daha fazla yükseltmeye çalışması mekruhtur. Muzmarat'ta da böyledir.(74)

2) Ezân çabuk değil, yavaş yavaş okunmalıdır. Zira Resûl-i Ekrem (sav) Hz. Bilâl (ra)'e hitaben: "Ezân okuduğun zaman yavaş yavaş oku. İkamet getirdiğin zaman ise hızlı oku"(75) buyurmuştur. Ezân'da ve ikamette, kıble'ye doğru dönmek esastır. Zira melek Ezânı kıbleye doğru dönerek okumuştur. "Hay'yaleteyn"de sağına ve soluna döner. Zira o insanlara bir hitabtır"(76) Ezân'da tercih yoktur. Yani: İki şehadeti iki defa alçak sesle okuyup sonra geri dönerek yüksek sesle okumak yoktur. Kifaye'de de böyledir"(77)

427- Sabah namazının Ezânında "Hayya'ale'l felâh" cümlesinden sonra iki defa "Es-Selâtü Hayrûn mine'n-Nevm" denir. Zira rivayet edilmiştir ki: Hz. Bilâl (ra) Resûl-i Ekrem (sav)'e gelip, onu uyur halde bulduğunda "Es-Selâtü Hayrûn mine'n-Nevm" (Yani namaz uykudan hayırlıdır) demiştir. Bunun üzerine Resûlullah (sav): "- Bu ne güzel sözdür. Sen bu sözü Ezânında oku" buyurmuş ve sabah namazına tahsis etmiştir.(78) Ezân okurken, tekbirin baş harfini uzatmak (Yani Allah lafz-ı celâlinin elifini uzatmak) küfürdür. (Zira o takdirde "Allah büyük müdür?" denilmiş olur) Ekber kelimesindeki "be" yi uzatmak ise fahiş hatadır.(79)


EZÂN'LA İLGİLİ DİĞER MESELELER

428- Kadınlar için Ezân ve ikamet mekruhtur. Çünkü Ezân ve ikamet cemaatin müstehab olan sünnetlerindendir.(80) Yolcu olan kimse Ezân okur ve ikâmet yapar. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Yolculuk ettiğiniz zaman Ezân okuyunuz ve ikamet yapınız"(81) buyurmuştur. Her ikisini birlikte terketmek mekruhtur. Ancak yalnız ikamet getirmekle iktifa edilirse caiz olur. Zira Ezân gaibtekilerin hazır bulundurulması içindir. Namaz vakti girmeden önce Ezân okunmaz.(82)

429- Ezân ve ikamet; beş vakit farz namaz ve Cum'a namazının sünnetidir. Bunların dışında kalan: Vitir, teravih, bayram, cenaze namazı ve nafile namazlar için Ezân ve ikamet sünnet değildir. Muhıyt'te de böyledir.(83) Kaza namazı için Ezân okunur ve ikamet yapılır. Zira Resûl-i Ekrem (sav) ta'ris gecesinde (gece sonunda indikleri bir mahalde uyuyup kalmışlardı) sabah namazını kuşluk vaktinde Ezân ve ikametle kaza etti.(84) Eğer mükellefin birçok namazları kazaya kalmışsa; bunları arka arkaya kılarken, birincisi için Ezân okur ve ikamet getirir. O mahalden ayrılmadığı süre içerisinde bu kafi gelir. Köleler de, namazlarını Ezânsız ve ikametsiz olarak kılarlar.(85)

430- Müezzinin Ezânı abdestsiz olarak okuması kerahetle caizdir. Fakat asıl olan abdestli olarak Ezân okumak ve ikâmet yapmaktır. Cünüb'ken Ezân okumak ve abdestsiz olarak ikâmet yapmak da mekruhtur.(86)

431- İmam-ı Ebû Yusuf (rh.a) "Müezzinin: Mü'minlerin ulû'lemr'i için namazların hepsinde: "-Allah'ın selamı ve bereketi üzerine olsun ey Ulû'lemr!.. Namaza gel, felâha gel demesinde bir beis görmem" buyurmuştur. İmam-ı Muhammed (rh.a) ise bunu hak'tan uzak gördü. Zira insanlar cemaat işlerinde birbirlerine müsavidirler. İmam-ı Ebû Yusuf (rh.a) ise; bunu onlara mahsus kıldı. Zira onlar mü'minlerin işleriyle ziyadesiyle meşgul oldukları için, cemaati kaçırmasınlar. Kadı ve Müftü de bu minval üzere davet edilir."(87) Bugün mü'minlerin Bey'at'la bağlandıkları "Ulû'lemr" leri ve O'nun tayin ettiği kadı'sı bulunmadığı için; İmam Yusuf (rh.a) bu kavli ile amel etmek mümkün değildir.

432- Müezzin'in Ezân okurken veya ikamet yaparken; yürümesi veya konuşması uygun değildir. Ayrıca o sırada verilen bir selâma da mukabelede bulunmak mekruhtur.(88) Bir kimse mescid'de Kur'an-ı Kerim okurken Ezânı işitse, okumayı bırakmaz. Zira hazır olmak bir icabettir. Eğer evinde Kur'an-ı Kerim okurken işitirse, okumayı bırakıp icabet eder. Zahiriyye'de böyle zikredilmiştir.(89)

MÜEZZİNE İCABET ETMEK

433- Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Müezzini işittiğiniz vakit, siz de onun dediğini deyin; sonra bana selâvat getirin!.. Çünkü bana bir selâvat getirene Allah onun sebebiyle on kere selâvat eyler. Sonra benim için vesileyi isteyin!.. Zira o cennette bir makam olup, ancak Allah'ın mü'min kullarından birine yaraşır. O kulda ben olmak isterim. İmdi her kim benim için Allah'tan vesileyi isterse, o kimseye şefâatım helâl olur"(90) buyurduğu bilinmektedir. Bu Hadis-i Şerifteki Allahû Teâla (cc)'nın salât etmesinden murad, afv ve mağfiret buyurmasıdır. Ezânı duyan kimsenin, icabet etmesi vacib olur. İcabet: Müezzin ne söylemişse, onu aynen tekrarlayıp söylemektir. Sadece "Hayya'ale's-Selâh" derken "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l âliyyü'l azim" demesi, "Hayya ale'l Felâh" derken, dinleyenin "Mâşâaallahû kane ve malem yeşae lem yekûn" demesi gerekir. Serahsi'nin muhiyt'inde de böyledir.(91) Ezânı işiten kimse cünüb bile olsa, icabet etmek durumundadır. Alauddin el Haskafi: "Ezânı işiten kimsenin cünüb bile olsa müezzine icabet etmesi vacibtir. Hulvani mendub olduğunu söylemiş "vacib olan yürüyerek icabettir" demiştir."(92) hükmünü zikretmektedir.

434- Müezzin sabah Ezânında "Es selâtü hayrûn mine'n-nevm" dediği zaman, dinleyen kimse onun sözünü aynen söylemez "Sadakte" veya "Berarte" der. İkamete icabet etmek de müstehabtır.(93) Ezânı işitince ayağa kalkmak mendubtur. Resûl-i Ekrem (sav) "Ezânı işittiğiniz vakit ayağa kalkın. Çünkü o Allah'tan gelen bir emirdir"(94) buyurmuştur. "Hıyle" şarihi münavi bu hadisi "Yani namaza gidin, yahud Ezândan murad ikamettir" şeklinde izah etmiştir. İkamet sırasında müezzin "Kad Kameti's-salat" deyince "Ekâmellâhu ve edâmehâ" (Allah onu kaim ve daim kılsın) der. Veya ikâmet esnasında dua ile meşgul olur. Bunda bir beis yoktur.(95)

  ANASAYFA
b a
MEVZULAR
 • Takdim ve Önsöz
 • Genel Bilgiler
 • Tevhid ve Sıfat İlmi
 • Temizlik Bahsi
 • Namaz Bahsi
 • Cihad Bahsi
 • Oruç Bahsi
 • Zekât Bahsi
 • Hac ve Kurban Bahsi
 • Nikah Bahsi
 • Had ve Hudud Bahsi
 • Rızık-Kazanç Bahsi
 • Adâbı Muaşeret Bahsi
 • Adâlet Bahsi
 • Miras Hukuku Bahsi
 • Çeşitli Meseleler
 • Mevzuların Tam Listesi
 
 • ANASAYFA
MURABIT