4. KIYAS-I FUKAHA
48- Kıyas; Arapça bir kelime olup "K-Y-S" kökünden (kâyese'nin) dili geçmiş masdarıdır. Lugatta "iki şeyi birbiri ile ölçmek, mukayese atmak ve iki şey arasınaki benzerlikleri tesbit etmek " anlamına gelir. (71) Fıkıh usûlü kitaplarında; "kitap, sünnet ve icma ile sabit olan bir hükmün; illet ve sebeplerini dikkate alarak, hakkında nass bulunmayan (fakat aynı illetlere sahip olan) meselenin hükmünü ortaya koymaya kıyas denilir" (72) tarifi yapılmıştır. Hz. ömer (ra)'in Ebû Musa El Eş'ari'ye: "Birbirine benzeyen şeyleri iyi kavra, illet ve sebeblerini çok hassas olarak tahlil et ve daha sonra kıyas yap"(73) tavsiyesinde, aynı unsurlar görülmektedir.
49- Kur'an-ı Kerim'de: "Onlara eminlik veya korku haberi geldiği zaman onu yayıverirler. Halbuki o (haberi) peygambere ve içlerinden ûlû'lemr olanlara arzetseler, elbette bunların istinbata kadir olanları onu anlar, bilirlerdi" (En Nisâ Sûresi: 83) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayet-i Kerime'de geçen "Yestenbitûnehû" ibaresinden kasdın, istinbat ve kıyas yoluyla hüküm çıkarmak olduğu hususunda ittifak mevcuddur.(74) Meselelerin ve haberlerin "Ulû'lemr" hükmünde olan alimlere sorulması bir vecibedir.
50- Resûl-i Ekrem (sav), Hz. Muaz b. Cebel'i, "Yemen" iline vali olarak gönderirken: "- Ya Muaz, bir hadise ile karşılaşırsan nasıl hükmedeceksin?" diye sormuştur. Hz. Muaz b. Cebel (ra): "Allahû Teâla (cc)'nın kitabı ile ya Resûlallah" diye cevap verir. Resûl-i Ekrem (sav): "- Peki hükmü kitap'ta bulamazsan nasıl hükmedersin?" diye sordu. Hz. Muaz (ra): "Allah'ın(cc) resûlü'nün sünnet'ine başvururum" diye cevap verdi. Resûl-i Ekrem (sav): "Peki hem Allahû Teâla (cc)'nın kitabında, hem Resûlü'nün sünnetinde bulamazsan nasıl hükmedersin?" sualini sordu. Hz. Muaz (ra): "- O zaman reyimle (Kıyas yaparak) hükmederim"(75) cevabını verdi. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Efendimiz (sav), Hz. Muaz b. Cebel (ra)'in bu cevabından memnun olmuş ve: "Resûlullah'ın elçisini, Resûlullah'ı hoşnud edecek şeye muvaffak kılan Allahû Teâla (cc)'ya hamd olsun" diye duada bulunmuştur. Bu hadis-i şerif, bir cemaat tarafından rivayet edilmiştir.
51- Kıyas; kitap, sünnet ve icma'ya bağlı olan, zanni bir delildir. Hakkında muhtem ve müfesser nass bulunan konularda kıyas yapılamaz. Mücmel olan haberlerde, kıyas usûlü ile hüküm çıkarılır. Müctehid seviyesinde ilme sahip olmayan kimseler; taharri (araştırma) yapabilirler, fakat kıyas ile hüküm veremezler.
52- Hanefi fûkahası: "Taabbüdi olan ve illetleri akılla kavranamayan hükümlerde kıyas'ın geçerli olmayacağı hususunda" ittifak etmiştir.(76) Meselâ: ibadetlerin biri, diğerine kıyas edilerek, yeni bir ibadet şekli tayin edilemez. Ayrıca Hadd cezalarında ve keffaretlerde, kıyas yoluyla yeni hüküm konulamaz.
53- Kitap, sünnet ve icma; her alanda delil olduğu halde, kıyas-ı fukaha sadece fıkhŒ meselelerde hüccet teşkil eder. Kıyas-ı fukaha; mutlak müctehidler ile mezhepte veya meselede müctehid olan fakihlerin başvurabileceği bir kaynaktır. Herhangi bir mukallidin; akli melekelerini kullanarak yapmış olduğu akıl yürütme kıyas-ı fukaha olarak nitelendirilemez.. Bu nevi akıl yürütmeler, şahsi kanaat hükmündedir. Şahsi kanaatlerini kıyas kabul edenler, büyük bir vebal ile karşı-karşıyadırlar. Nitekim Tabiûndan Şa'bi'ye bir kimse gelip bir mesele sorar. Hz. Şa'bi (rha); sualle ilgili olarak Abdullah İbn-i Mes'ud (ra)'un bir rivayetini nakleder. Sual soran kimse: "- Sen bu konudaki şahsı kanaatini söyle" deyince, Hz. Şa'bi (rha): "- Şu adama bakın, ben ona Abdullah İbn-i Mes'ud şöyle dedi diyorum. O bana şahsi kanaatimi soruyor. Ben dinimi bundan tenzih ederim. Vallahi müzikle meşgul olmayı, sana şahsi kanaatimle fetva vermeye tercih ederim"(77) diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir.
5. DİĞER KAYNAKLAR
54- İslâm fıkhının; kitap, sünnet, İcma-ı Ümmet ve Kıyas-ı Fûkaha'dan başka kaynakları da mevcuttur. Ancak bu "Edille-i Erbaa"; bütün ehl-i sünnet müctehid imamlarının ittifakına mazhar olmuştur. Şimdi üzerinde duracağımız kaynaklar ise; müctehid imamların bir kısmı tarafından kabul, bir kısmı tarafından reddedilen (üzerinde ittifak olmayan) hususlardır. Kısaca bu kaynaklar hakkında bilgi verelim.
İSTİSLAH:
55- Lugat manası maslahat bulunan yönü almak, bir şeyin islâhını, düzeltilip iyi bir hale getirilmesini istemek manalarına gelir. "Salaha" kökünden gelen maslahat; iyi olma, düzelme, elverişli bulunma manasınadır. Zıddı ise "Fesede" kökünden gelen mefsedettir.(78) Kur'an-ı Kerim'de: "...O kendilerine iyiliği emrediyor, onları kötülükten nehyediyor. Onlara temiz şeyleri helâl, murdar şeyleri de haram kılıyor..."(79) buyurulmaktadır. Müctehid imamlardan bir bölümü "Istislâh'ı"; kıyas içerisinde zikrederek, ayrı bir delil olarak ele almamışlardır.
ÖRF VE ÂDET:
56- Önce lûgat manası üzerinde duralım. Örf kelimesi; ma'ruf ve irfan ile ilgili olup, "irfan ehlinin razı oldugu davranışlar" manasınadır. İmam-ı Kurtubi:"-Selim akıl sahiplerinin razı olduğu ve insanları mutmain eden davranışlara örf denilir" tarifini yapmıştır. Yaygın olan tarif şudur: "Şer'i şerife aykırı olmayan ve akl-ı selim sahibi kimselerin müstahsen bulduğu davranışlara örf denilir."(80) . Örf ve âdet'te dikkat edilecek husus "Şer'an ve aklen müstahsen" olmasıdır.(81) Buna sahih örf denilmiştir. Şer'i şerife uygun olmayan örfe, "fasid örf" denilir. Fasid örf, delil olarak kabul edilemez..(82) Nasslar ile örf ve adetler tearuz (çelişki) sökonusu olursa, nasslar esas alınır.Bu durumda, örfe ve adete itibar edilemez.
İSTİHSAN:
57- Lugatta "Bir şeyi iyi ve güzel görmek, tercih etmek" manalarına gelen "Husn" kökünden gelmektedir. İslâmi ıstılâhta; ümmetin menfaatini ve adalet esasını dikkate alarak, iki hükümden daha kolay olanını tercih etmektir. İmam-ı Serahsi istihsan'ın müsamaha ve ruhsat esasına dayandığını beyan etmiş ve "Kıyas-ı Müstahsen" olarak isimlendirmiştir. (83)
58- Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kolaylaştırın, güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin"(84) Hadis-i Şerif'inin buna delil olduğunu beyan eden ulemâ çoğunluktadır. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de yer alan: "Allah sizin için kolaylık diler, zorluk murad etmez"(85) ayet-i kerimesi de istihsan'ın delili kabul edilmiştir. İmam-ı Şafii (rha) "İstihsan'ın" sonradan çıkan bir yorum olduğu noktasını beyan ederek, delil kabul etmemiştir. Hanefi, Maliki ve Hanbeli mezhepleri, istihsanı delil olarak değerlendirmişlerdir.
59- Bunların dışında Sahabe-i Kiram'ın sözleri, İstishab, daha önceki Şeriat'ler (Yani Kur'an-ı Kerim'de beyan buyurulan geçmiş ümmetlere ait hükümler) ve Umum belva gibi deliller de zikredilmiştir.Diğer kaynaklar başlığı altında sunduğumuz deliller; "Edille-i Erbaa" da herhangi bir hükmün bulunmaması halinde, dikkate alınan unsurlardır. Bu kaynaklar "Usûl-i Fıkıh" kitaplarında izah edilmişlerdir.