EMANET ve EHLİYET - İSLÂM İLMİHÂLİ

KADİR GECESİ - İTİKÂF

"KADİR GECESİ'Nİ" ARAMANIN HÜKMÜ

839- Kur'an-ı Kerim'de: "Hakikat biz onu (Kur'an'ı) kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin (o büyük fazl-ı şerefini) sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Onda melekler ve ruh, rablerinin izniyle herbir iş için iner de iner. O (gece) tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır"(98) hükmü beyan buyurulmuştur. İmam-ı Kurtûbi: " Kur'an-ı Kerim'in Ramazan-ı Şerif ayının içerisinde indirildiği Allahû Teâla (cc)'nın "O ramazan ayıdır ki, Kur'an onda indirilmiştir" (El Bakara Sûresi: 185) kavli ile sabittir. "Kadr" sûresinde de; bunun kadir gecesinde inzal buyurulduğu kat'i olarak zikrolunmaktadır. Ehl-i Sünnet'in müctehid imamları, kadir gecesinin ramazan ayı içerisinde olduğu hususunda ittifak etmişlerdir"(99) hükmünü zikretmektedir. Şurası muhakkaktır ki; kadir gecesinin gizli tutulması, O'na erişmek için birçok gecelerin ihya edilmesi, ibadetlerle değerlendirilmesi içindir.(100) Feteva-ı Hindiyye'de: "Kadir gecesini aramak müstehabtır. Çünkü kadir gecesi, senenin geceleri içerisinde en faziletli olan gecedir. Miracü'd Diraye'de de böyledir. İmam-ı Azam Ebû Hanife (ra)'ye göre, kadir gecesi ramazan ayının içerisindedir. Fakat onun hangi gece olduğu bilinmez, bazen ileri geçer, bazen geri kalır. İmameyn'e göre; kadir gecesi Ramazan ayının içerisindedir, fakat muayyen bir gecedir, ileri geçmediği gibi geri de kalmaz. Fethû'l Kadir'in itikaf babında da böyledir. Kölesine "Sen kadir gecesi hürsün" diyen kimse; "Bu sözü Ramazan ayı girmeden önce söylemişse, Ramazan ayının sonunda köle azad edilmiş olur"(101) hükmü kayıtlıdır.

840- Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kadir gecesi Ramazan'ın aşr-ı âhirinde geçen dokuz gecededir, yahut geri kalan yedi gecededir"(102) Hadis-i Şerifini esas alan bir kısım ulema; Ramazan ayının son on gününün tek gecelerinde aranması üzerinde hassasiyetle durmuşlardır. Ancak günümüzde, halk arasında, Ramazan ayının yirmi yedisinin "Kadir Gecesi" olduğu itikadı yaygındır. Bunun kat'i bir delili yoktur. Ayrıca o günü; Mevlid şiirini okuyarak veya dinleyerek geçirmekte, isabetli bir tutum değildir. "Mevlid" üzerinde daha önce durmuştuk!.(103)

İ'TİKÂF'IN MANASI VE ÇEŞİTLERİ

845- İ'tikâfın lûgat manası "durmak, bir şeye devam etmek"tir. İslâmi ıstılâhta; mükellefin ibadet niyyeti ile, cemaatle namaz kılınan bir mescidde kalmasına "İ'tikâf" denir.(113) İmam-ı Serahsi: "İ'tikâfın meşruiyyeti kitab ve sünnetle sabittir. Kitab'da Allahû Teâla (cc)'nın şu kavli vardır: "Mescidlerde İtikâfta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza (Geceleri) yaklaşmayın." Muhakkak ki, mescidde ibadet niyyeti ile durulur. Hz. Ebû Hureyre (ra)'dan ve Hz. Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre; Resûl-i Ekrem (sav) Ramazan ayının son on gününde, Medine'de mescidde İ'tikâfta bulunmuştur"(114) hükmünü zikreder.

846- İ'tikâf; vacib, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üçe ayrılır. Bir şarta bağlı olarak veya şartsız nezredilmiş (Adanmış) bulunan İ'tikâf vâcibtir. Ramazan-ı Şerif'in son on günündeki İ'tikâf sünnet, kifaye niyyetiyle yapılan İ'tikâf ise müstehabtır. Fethûl Kadir'de de böyledir.(115) Vâcib olan İ'tikâfın en az süresi, bir gündür. İ'tikâfa giren kimse, bir günü doldurmadan çıkarsa, o günün İ'tikâfını kaza eder. Çünkü o kimse; İ'tikâfa kasden başlayıp ibtal etmiştir.(116)

İ'TİKÂF'IN ŞART VE RÜKÜNLERİ

847- İ'tikâf'ın sahih olabilmesi için bazı şartların bulunması gerekir. Birincisi: Niyyet'tir!.. Niyetsiz İ'tikâfın sahih olmayacağı hususunda icma vardır. Miracü'd-Diraye'de de böyledir. İkincisi İ'tikâfın mescidde yapılması şarttır. Sahih olan kavle göre; ezân okunup, kâmet getirilen ve cemaatle namaz kılınan her mescidde İ'tikâf yapılabilir. Hûlâsa'da da böyledir. İ'tikâfın en efdali; Mescid-i Haram'da (Kâbe-i Şerif'te) yapılan İ'tikâftır. Sonra sırası ile; Medine-i Münevvere'de bulunan Mescid-i Nebeviyye'de, sonra Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'da, sonra cemaati çok olan mescidlerde yapılan İ'tikâf daha efdaldir.(117) Üçüncüsü: İ'tikâfın şartlarından birisi de oruçtur. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "İ'tikâf ancak oruçla birlikte edâ edilir"(118) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası, "Oruç tutmadan hiçbir İ'tikâfın sahih olmayacağı" hükmünde ittifak etmiştir.(119) Dördüncüsü: Müslüman olmak, akıl, cünüblükten, hayız ve nifastan temiz bulunmak da İ'tikâfın şartlarındandır.(120) Zira Müslüman olmayan kimse, ibadete ehil değildir. Mecnun ve deli gibi kimseler de; "Niyyet" ehli değildirler. Cünüb, hayızlı ve nifaslı olanlar da, mescide girmekten menedilmişlerdir. İ'tikâf için bülûğ şart değildir. Akıllı olan çocuğun yaptığı İ'tikâf sahih olur. İ'tikâfın sıhhati için erkek olmak ve hür olmak da, şart değildir. Kadın kocasının izni ile, köle de efendisinin muvafakatı ile İ'tikâfa girebilir.(121)

848- Kadınlar içinde oturdukları evlerin mescidinde İ'tikâf yaparlar. Bu durumda, İ'tikâf yaptıkları yerler kadınlar hakkında cemaatin namaz kıldığı mescidler gibi olur. İmam-ı Merginani: "Kadınlara gelince; onlar evlerinin mescidinde İ'tikâfa girerler. Zira kadının namazının mevkii orasıdır. Bu durumda, kadının orda İ'tikâfa girmesi tahakkuk eder. Şayed kadın için evde mescid bulunmaz ise orda bir mevkii (oda) tayin eder ve orada İ'tikâfa girer"(122) hükmünü zikretmektedir. Kadınların dışardaki mescidlerde İ'tikâfa girmeleri caizdir, ancak bu mekruhtur. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir.(123) Essah olan kavle göre; kadının evinde yapmış olduğu İ'tikâf, dışardaki mescidde yapmış olduğu İ'tikâftan daha efdaldir.

NELER İ'TİKÂFI BOZAR?

849- ŞER'İ BİR MAZERET BULUNMADAN MESCİDDEN ÇIKMAK:
Hz. Aişe (r.anha) Validemizden rivayet edilen: "Resûl-i Ekrem (sav) İ'tikâf ettiği zaman mescidden çıkmazdı. Sadece kaza-i hacet için çıkardı"(124) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası: " İ'tikâfa giren kimse; özürsüz olarak mescidden çıkarsa, ister kasden, ister sehven olsun İ'tikâfı bozulur"(125) hükmünde ittifak etmiştir. Mu'tekif İ'tikâf yaptığı mescidde yer, içer ve uyur. Çünkü bunların mescidde yapılmaları mümkündür. Ancak İ'tikâfa girdiği mescid "Cum'a Mescidi" değilse güneş zeval noktasına vardığı zaman çıkabilir.(126) Büyük ve küçük abdest için (Kaza-i Hacet) evine gitmesi İ'tikâfa zarar vermez.

850- CİM'A VE CİM'ANIN MUKADDİMELERİ DE İ'TİKÂFI BOZAR:
Kur'an-ı Kerim'de "Mescidlerde İ'tikâfda bulunduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın"(127) hükmü beyan buyurulmuştur. Hanefi fûkahası: "İ'tikâfa giren kimsenin cim'a yapması haramdır. Cim'anın davetçileri (Öpmek, okşamak vs..) için de hüküm aynıdır. Cim'a ve cim'anın davetçileri; kasden veya şehven yapılsın durum değişmez. İ'tikâf bozulur"(128) hükmünde müttefiktir. Ancak düşünmekle veya bakmakla inzal vaki olursa, İ'tikâf bozulmaz. İhtilâm olmanın da İ'tikâfa zararı yoktur.

851- BAYILMAK VEYA CİNNET GETİRMEK İ'TİKÂFI BOZAR:
"İ'tikâf yapan mükellefe; birkaç gün baygınlık veya cinnet arız olursa; İ'tikâfı bozulur. Bu kimse; iyileştiği zaman yeniden İ'tikâfa başlar. Zira İ'tikâfı kaza etmesi vaciptir."(129)

İ'TİKÂFLA İLGİLİ DİĞER MESELELER

852- İ'tikâf esnasında hayırdan başka hiçbir söz söylenmemelidir. Ancak, ibâdet kasdı ile susmak da mekruhtur. Molla Hüsrev: "Susmanın mekruh olması, mutekif'in bunun ibadet olduğuna itikad etmesi halindedir. Aksi halde mekruh olmaz. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav): "Kim susarsa kurtulur" buyurmuştur. Bu Hadis-i Şerifi Abdullah İbn-i Ömer (ra) rivayet etmiştir. Konuşmak da mekruhtur. Ancak hayır konuşmak mekruh değildir. Çünkü Allahû Teâla (cc)'nın: "(Habibim) Kullarıma söyle, sözün en iyisini konuşsunlar" (El İsrâ Sûresi: 53) kavl-i şerifi, mânasındaki umumiliğinden dolayı, mescidin dışında, mutekif olmayanın da ancak hayır ile konuşmasını gerektirir. Sen mu'tekifi ne sanırsın ki, mescidde hayırdan başkasını konuşması caiz olsun"(130) hükmünü zikreder. Mu'tekif (İ'tikâfa giren kimse) Kur'an-ı Kerim okumaya, Hadis-i Şerif'ler üzerinde tefekküre ve Resûl-i Ekrem (sav)'in siyerini (Cihad ve diğer mücahedelelerini öğrenmeye, bunun dışında Hz. Adem (as)'dan itibaren mücadele veren Peygamberlerin ve salih kimselerin tevhid mücadelesini tefekkür etmeye gayret etmelidir.(131)

853- İ'tikâfa giren mü'min; kendisini tamamen Allahû Teâla (cc)'ya ibadete hasretmiştir. Onun maksadı; İ'tikâf sayesinde, sürekli kötülüğü emreden nefs-i emmaresini yenmektir. Bir beldedeki mü'minler; topluca İ'tikâfı terkederlerse, günah işlemiş olurlar. Bir kısmı İ'tikâfa girerse; diğerlerinden günah sakıt olur. Ancak İ'tikâfı nezreden kimseler; ister Ramazan ayında, ister Ramazan'ın dışında olsun, mutlaka oruç tutmak zorundadırlar. Ayrıca nezir sebebiyle İ'tikâf kendilerine vacib olmuştur.

  ANASAYFA
b a
MEVZULAR
 • Takdim ve Önsöz
 • Genel Bilgiler
 • Tevhid ve Sıfat İlmi
 • Temizlik Bahsi
 • Namaz Bahsi
 • Cihad Bahsi
 • Oruç Bahsi
 • Zekât Bahsi
 • Hac ve Kurban Bahsi
 • Nikah Bahsi
 • Had ve Hudud Bahsi
 • Rızık-Kazanç Bahsi
 • Adâbı Muaşeret Bahsi
 • Adâlet Bahsi
 • Miras Hukuku Bahsi
 • Çeşitli Meseleler
 • Mevzuların Tam Listesi
 
 • ANASAYFA
MURABIT