EMANET ve EHLİYET - İSLÂM İLMİHÂLİ

SULAR VE HÜKÜMLERİ

334 Bütün muteber fıkıh kitaplarında; abdest'in ve gusül'ün hükümleri izah edildikten sonra, "Sular ve Hükümleri" üzerinde durulur. Alaûddin El Haskafi: "Su latif bir cisimdir ki, her büyüyen şeyin hayatı onunla kaimdir. Hades mutlak surette "Mai mutlak" denilen su ile giderilir. Mai mutlak su denilince hatıra gelen bulut, dere, kaynak, kuyu, deniz ve erimiş de damlamış kar suyu, dolu ve buz suyu ve çiğ gibi sulardır" hükmünü zikrediyor. İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Her büyüyen hayvan ve nebat gibi şeyin hayatı su ile kaimdir. Tuzlu suda hayat yoktur denilemez. Çünkü bu arizidir. Esas itibariyle onda lezzet vardır. Yani onun aslı da gökten inmedir. Hades (yani abdestsizlik ve cünüblük) mutlak sûrette "Ma-i Mutlak" denilen su ile giderilir. "Ma-i Mutlak" su denilince hatıra gelen ve pis olmayan sudur. Bu kayıtla; mukayyed su, müsta'mel su ve necis, su tariften hariç kalır. Zahire bakılırsa necis su, ile müsta'mel su mukayyed değildirler. Onun için ûlemadan bazıları: "Suyun halini bilene nisbetle su denilince hatıra gelen sudur" demişlerdir. Malûmun olsun ki mutlak su (Ma-i Mutlak) tabiri, su demekten daha hususidir. Çünkü "Mutlak" kelimesi bir kayıttır. Onun için bu kayıtla mukayyed su tariften çıkarılmıştır. Yalnız su dersek, manası her suya şamil olur."(174) buyurarak konuya açıklık getirir.

335 Kur'an-ı Kerim'de "Bedir savaşı esnasında mü'minlerin durumu izah buyurulurken" şu husus tasrih edilmektedir: "Sizi tertemiz yapmak, sizden şeytanın murdarlığını gidermek, kalblerinize rabıta vermek, ayaklarınızı pekiştirmek için de, gökten üzerinize bir su indiriyordu."(175) Müfessirler, bu ayet-i kerime'nin tefsirinde, mü'minleri tertemiz kılmak için gökten su indirilmesinin bir lutf-û ilâhi olduğu hususunda ittifâk etmişlerdir.(176) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Su temizleyicidir. Onu hiç bir şey pisleyemez. Ancak suyun rengini, tadını ve kokusunu değiştiren bir şey müstesnadır"(177) buyurduğu da bilinmektedir. Meselâ; cife veya şarap gibi necaset olan birşey suyun içine atıldığı zaman, onun rengini, tadını ve kokusunu değiştirmezse pislenmiş olmaz.(178) Aksi tahakkuk ederse yani suyun rengi, tadı ve kokusu değişirse, pislenmiş olur.

SULAR'IN TASNİFİ

336- Esas itibariyle sular: "Kendileriyle abdest ve gusül caiz olan sular" ve "Caiz olmayan sular" olmak üzere ikiye ayrılarak tetkik edilir.(179) Kendileriyle abdest ve gusül caiz olan sulara "Ma-i Mutlak" da denilmiştir. Yağmur, dere, kaynak, kuyu, nehir, ırmak ve deniz suları ile hades'ten taharet (Abdest almak ve gusül etmek) caizdir.(180) Resûl-i Ekrem (sav)'in "Denizin suyu temizleyicidir ve ölü hayvanları da helâldır"(181) buyurduğu bilinmektedir. Genel olarak kendileriyle Abdest ve gusül caiz olan sular üç'e ayrılır:

a) Akar sular,
b) Durgun sular,
c) Kuyu suları.(182)

337- İçerisine necaset dahi düşse; akar su ile hadesi gidermek caizdir. Alauddin El Haskafi: "Akar su örf ve adete göre akar (akıcı) sayılan sudur. Bazıları "Saman çöpünü götüren sudur" demişlerdir. Birinci kavil daha açık, ikincisi daha meşhurdur"(183) hükmünü zikrediyor. İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Tahavi'nin beyanına göre akar suyun tarifi hakkındaki birinci kavil daha açık ve daha sahihdir. Nitekim "El Bahr" ve "En Nehir" sahipleri de aynı şeyi söylemişlerdir. Çünkü örfe dayanır ve İmam-ı Azam'ın "Başına gelenlere sorulur" kaidesine uygundur. Lâkin bu beyan müşkil görülmüştür. "Örf ve adete göre akar sayanların çokluğuna ve ihtilaflarına bakarak bu miktar asla tayin edilemez" denilmiştir. İkinci kavil daha meşhurdur. Çünkü birçok kitaplarda, hatta metinlerde mevcuttur. Sadru'ş Şeria ve ona tabi olarak İbn-i Kemal "Anlaşılması güç olmayan tarif budur" demişlerdir. Lâkin gördüm ki birinci kavil daha sahihtir. Bugün örf ve adet şudur: Su bir taraftan girer, diğer taraftan çıkarsa ona akar su adı verilir. Velev giren su az olsun. Bununla mescidlerdeki havuzlarla, hamam şadırvanlarının hükmü anlaşılmış olur. Halbuki bunlar saman çöpünü götürmezler" buyurmaktadır. 338- Hanefi fûkahası Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Sizden birisi durgun olan suyun içine bevletmesin (idrarını yapmasın). Ayrıca cünüb olan kimse de durgun sudan gusül abdestini almasın"(184) Hadis-i Şerifi ile, Hz. Cabir (ra)'den rivayet edilen: "Ben bir göle vardım. Baktım ki içinde bir eşek ölmüş, bunun üzerine o gölden su almaktan vazgeçtik ve Resûlullah (sav)'e geldik "Şüphesiz ki o suyu hiç bir şey pislemez" buyurdular." Hadis-i Şeriflerini esas alarak havuz sularını "Büyük" ve "Küçük" olmak üzere ikiye ayırmıştır. Büyük havuz suları, tıpkı akar su hükmündedir ve pislik tutmazlar.(185) İmam-ı Şafii (rh.a) ve imam-ı Malik (rh.a); rengi, tadı ve kokusu değişmedikçe, her türlü durgun suda abdest almanın caiz olduğuna kaildirler. İmam-ı Şafii (rh.a) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Su iki kulleye vardığı zaman pislik taşımaz"(186) Hadis-i Şerifini esas almıştır.

339- İmam-ı Merginani suyun sathının 10x10=100 arşın olursa büyük havuz hükmünde olacağına işaretle: "İnsanlara işin geniş ve kolay gelmesi için "aşren fi aşren" (on çarpı on) arşın kare olmasıyla takdir edilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir. Derinlikte muteber olan avuçlandığı zaman dibinin açılmamasıdır" hümünü zikretmektedir.(187) Alauddin El Haskafi "Durgun suyun miktarı hususunda muteber olan cihet, hal başına gelen kimsenin galebe-i zannı (yani kalbinin yatması)dır. Necasetin suyun öbür tarafına varmadığına kalbi yatarsa caiz, yatmazsa caiz değildir. İmam-ı Azam'dan nakledilen zahir rivayet budur"(188) buyurmaktadır. İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Ben derim ki; Lâkin "Hidaye" ve diğer kitaplarda bildirildiğine göre büyük göl, bir tarafı çalkandığı zaman öbür tarafı hareket etmeyen sudur" hükmünü zikreder. Bahsin devamında da Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Her kim bir kuyu kazarsa etrafı kırk arşın onundur" Hadis-i Şerifini zikrederek: "Binaenaleyh kuyunun çevresi her taraftan onar arşın o kimsenin olur" buyurmaktadır.(189) Sonuç olarak; abdest ve gusül almanın caiz olduğu büyük durgun suyun ölçüleri, yukarıda zikredildiği gibidir.

340- Günümüzde genellikle baraj suları kullanılmaktadır. Barajların büyüklüğü dikkate alınırsa, bunlara "deniz suyu" demek mümkündür. Deniz suyunun temizleyici olduğu kat'i haberlerle sabittir.

341- Sinek, arı, akrep gibi akıcı kanı olmayan hayvanın suda ölmesi, suyu ifsad etmez. Balık, kurbağa, yengeç gibi suda yaşayan hayvanların ölmesi halinde de hüküm böyledir.(190)

342- Abdest ve gusül almanın caiz olduğu sulardan birisi de "Kuyu sularıdır"(191) Eğer hergangi bir kuyuya necaset düşerse, bütün suyunun çekilip çıkarılması kuyuyu temizler. Bu hususta kat'i bir ittifak mevcuddur. Eğer suyun hepsini çekmek güç olursa, kuyuda bulunan su kadar çekilir. Bu durumda o kuyuda olan suyun çekilmesi su işinde uzman (Ehl-i Hibre) iki kişiye bırakılır. Onlar kuyuda kaç kova su vardır derlerse, o kadar su çekilir. Fıkıhta esah ve eşbah olan budur.(192) Çünkü o iki kişi gerekli olan şehadetin nisabıdır. Asıl olan bir işe mübtelâ olunduğu zaman, o konudaki ilim sahiplerine müracaattır. Allahû Teâla (cc) Kur'an-ı Kerim'de: "Eğer bilmiyorsanız zikir erbabına (alimlere) sorun"(193) hükmünü beyan buyurmuştur.

KENDİLERİYLE ABDEST VE GUSÜL CAİZ OLMAYAN SULAR

343- Müsta'mel (Kullanılmış) suyun hadesten taharet ve gusül için tekrar kullanılması caiz değildir.(194) Ulema müsta'mel suyun temiz olup-olmadığı hususunda ihtilâf etmiştir. İmam-ı Muhammed (rh.a) "O temizdir" buyurmuş ve bu kavil İmam-ı Azam'dan (rh.a) da rivayet, edilmiştir. Muhıyt'te de böyledir. Kendisi ile hades giderilmiş olan Allahû Teâla (cc)'ya kurbet kasdı ile kullanılmış bulunan su, sahih olan rivayete göre "Ma-i Müstamel'dir."(195) Molla Hüsrev: "Müsta'mel su temizdir. Fakat temizleyici değildir. Fetva da bunun üzerinedir"(196) hükmünü zikretmektedir.

344- Her ne kadar toprak karışmış olsa da, suyu galib durumda olan sel suyu ile abdest almak caizdir. Fakat eğer çamur gibi katı kıvama ulaşsa sel suyu ile abdest almak caiz olmaz.(197) Suyun içerisine boya veya mazı atıldığı zaman, eğer onunla yazı yazıldığı vakit, kâğıt üzerinde iz bırakırsa abdest almak caiz olmaz. Zira özelliğini yitirmiştir.

345- Hadesten taharet (Abdest almak ve gusül etmek) meyveden sıkılan su ile caiz olmaz.(198) Zira gerek ağaçtan, gerekse mevyeden sıkılarak elde edilen su "Ma-i Mutlak" değildir. Karpuz suyu, hıyar suyu, gül suyu, sirke, süt ve üzüm suyu gibi (İster içilsin, ister içilmesin) akıcı olan şeylerle abdest alınmaz. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir. Akıtmakla özelliklerini kaybeden ve tabiatı değişen su ile de abdest alınmaz.

ARTIK SULARLA İLGİLİ MESELELER

346- Önce "Artık" kelimesi üzerinde duralım. Artığın arapçası "Sü'r"dür. Sü'r; su içenin kapta veya havuzda bıraktığı kısımdır. Sonra bu kelime yiyecek vesaire artıklarına da istiare edilmiştir. Sü'rün cemi "es'ar" gelir. Kamusun ifadesine göre sü'r; mutlak bakiye, kalıntı manasında hakikattir.(199) İnsanın ve eti yenen hayvanın artığı (ağızları temiz olmak şartıyla) temizdir.(200) Esah olan kavle göre at'ın da artığı temizdir.

347- Kedinin, pislik karıştıran tavuğun, devenin ve sığır'ın artıkları, yılan ve fare gibi evde yaşayan canlıların artıkları mekruhtur.(201) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kedi yabani hayvandır"(202) Hadis-i Şerifinden murad, hükmü beyandır. Yoksa hilkatini veya sûretini beyan değildir. Nitekim bir başka Hadis-i Şerif'te: "Kedi pis değildir. O sizin etrafınızda çok dönüp dolaşandır"(203) buyurulmuştur. İmam-ı Merginani: "Kedinin necis olma hali, aramızda dönüp-dolaşan bir hayvan olması sebebiyle düşmüş, mekruh olma hali ise baki kalmıştır"(204) hükmünü zikretmektedir. Evlerde yaşayan kanlı hayvanların tamamı (fare, yılan, yırtıcı kuş, tavuk vs..) aynı hükme tabidir. Yani bunların artıkları mekruhtur.

348- Katır ve merkep gibi hayvanların artıkların pis veya temiz olduğu hususunda şüphe edilmiştir.(205) Bu sebeble bunların artıklarına "Meşkuk" denir. İbn-i Abidin: "Ehl-î eşeğin artığı şüphelidir. Fakat yaban eşeğinin (Vahşi eşek) eti yenir; artığında şüphe ve kerahat yoktur."(206) hükmünü zikretmektedir.

349- Köpeğin, domuzun ve diğer yırtıcı hayvanların artıkları necistir.(207) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Su kabı, köpeğin yalamasından dolayı üç defa yıkanır"(208) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası: "Köpek su içerken onun dili suya temas eder, fakat çoğu zaman kaba temas etmez. Durum böyle olunca, madem ki su kabı necis hale geliyor, o halde suyun (arta kalan) necis olması daha evlâdır"(209) hükmünde ittifak etmiştir. Domuz'un necis olduğu da kat'i haberlerle sabittir. Dolayısıyla onun artığı da necistir.

  ANASAYFA
b a
MEVZULAR
 • Takdim ve Önsöz
 • Genel Bilgiler
 • Tevhid ve Sıfat İlmi
 • Temizlik Bahsi
 • Namaz Bahsi
 • Cihad Bahsi
 • Oruç Bahsi
 • Zekât Bahsi
 • Hac ve Kurban Bahsi
 • Nikah Bahsi
 • Had ve Hudud Bahsi
 • Rızık-Kazanç Bahsi
 • Adâbı Muaşeret Bahsi
 • Adâlet Bahsi
 • Miras Hukuku Bahsi
 • Çeşitli Meseleler
 • Mevzuların Tam Listesi
 
 • ANASAYFA
MURABIT