EMANET ve EHLİYET - İSLÂM İLMİHÂLİ

TALAK'IN (BOŞANMA'NIN) TARİFİ VE MAHİYETİ - RÜKNÜ - HÜKMÜ
BOŞAMA'DA SARİH VE KİNAYELİ SÖZLER

TALAK'IN (BOŞANMA'NIN) TARİFİ VE MAHİYETİ

1147- Önce "Talak" kelimesi üzerinde duralım. Lügat manası; mutlak surutte bağı kaldırmak, çözmek ve salıvermektir.(154) İslâm? ıstılahta: "Nikâh akdini, hususi bazı lafızlarla halen ve mealen ortadan kaldırmaya talak denir"(155) tarifi esas alınmıştır.

1148- Boşanmanın caiz olduğu; kitap sünnet ve icma ile sabittir. Kur'an-ı Kerim'de: "Ey Peygamber!.. Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları (hayız hallerinden) temizlenmeleri vaktinde boşayın"(156) hükmü beyan buyurulmuştur. Yine bir başka ayet-i kerime'de: "Talak ikidir. Ondan sonra kadınları, ya iyilikle tutmak, ya güzellikle salıvermek vardır."(157) buyurulmaktadır. Hz. Ömer (ra)'den riveyet edilmiştir: "Resûl-i Ekrem (sav) karısı Hafsa'yı boşadı, sonra yine ona rücû etti."(158)

1149- İmam-ı Merginani; nikâhın dünyevi ve uhrevi bir-çok maslahatlara tealluk ettiğini izah ettikten sonra: "Talak'ın mübah kılınmasının sebebi, musibetten kurtulmaya ihtiyaç olduğu içindir."(159) hükmünü zikreder. Esasen nikâh sebebiyle ortaya çıkan dünyevi ve uhrevi maslahatlar ortadan kalkar, kadın ve erkeğin bir arada yaşaması imkânsız hale gelirse, boşama vacib olur. Eşlerin birbirlerine karşı şiddetli kin ve buğzu gibi!..(160) İbn-i Hüman, boşanma sebebleri arasında şu hususları zikreder: "Eşlerin birbirlerinden nefret etmesi, şiddetli geçimsizlik, cinsi acz sebebiyle vazifelerini yerine getirmemek, fuhuşla irtikap ve Allahû Teâla (cc)'nın kesin emirlerini bütün ikazlara rağmen terk etmekte ısrar!..(161) Dürri'l Muhtar'da: "Hatta ezâ veren veya namazı terkeden kadını boşamak müstehab olur. (Gaye). Bu şunu ifade eder ki, namaz kılmayan kadınla geçinmekte günah yoktur. İyilikle elde tutmak mümkün değilse, kadını boşamak vacip, talak (Boşama) bid'i olursa haramdır. Talakın iyiliklerinden biri de onunla kötülüklerden kurtulmaktır" hükmü kayıtlıdır. İbn-i Abidin bu metni şerhederken, şunları beyan etmektedir: "Eza veren kadın, sözünü mutlak bırakmıştır. Binaenaleyh kendine eza verenle, başkasına eza verene; diliyle eza verenle, fiiliyle eza verene de şamildir. "Veya namazı terkeden" öyle anlaşılıyor ki, namazdan başka farzları terketmek de namaz gibidir. İbn-i Mes'ud (ra)'nın "Kadının mehri boynumda borç olarak Allahû Teâla (cc)'ya kavuşmam, namaz kılmayan bir kadınla geçinmemden daha hayırlıdır" dediği rivayet olunur. "Bu, şunu ifade eder ki.." Yani, boşamanın müstehab olması, namaz kılmayan kadınla geçinmenin günah olmadığını ifade eder. Bunu Bahır sahibi söylemiş ve şöyle demiştir: "Onun için feteva kitaplarında ûlema, erkek karısını, namazı terkettiği için dövebilir demişlerdir. Fakat buna bel bağlamamışlardır. Halbuki, kadını, namazı terkettiği için dövmek hususunda iki rivayet vardır. Bunları Kadıhan zikretmiştir. "İyilikle elde tutmak mümkün değilse..." Meselâ erkek enenmiş veya aleti kesik yahut kalkınamaz olursa; yahut şekkaz veya bağlı olursa, kadını boşaması vacip olur. Şekkaz; kadınla düşüp kalkmazdan önce aleti kalkıp, sonra cim'a için kalkmayan kimsedir. Bağlıdan murad, sihirlenen kimsedir."(162)

1150- Feteva-ı Hindiyye'de: "Koca, karısını istediği zineti yerine getirmediği, şer'an temiz olduğu halde davetine icabet etmediği, namaz kılmadığı veya namazın şartlarını yerine getirmediği için dövebilir. Fethû'l Kadir'de de böyledir. Bir kimsenin namaz kılmayan bir karısı olursa, o kimse mehrini ödemeye gücü yetmese dahi onu boşayabilir"(163) hükmü kayıtlıdır. Dolayısıyla kadının, bütün nasihat ve ikazlara rağmen, Allahû Teâla (cc)'nın farzlarına riayet etmemesi, meşru bir boşama sebebidir.

1151- Meşru herhangi bir sebeb mevcud değilken boşamak mekruhtur!.. Ayrıca kadının, meşru bir sebeb yokken boşanmayı arzu etmesi de caiz değildir. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav): "Kocasından, bir zaruret olmadan boşanmayı isteyen kadına cennet kokusu haram olur"(164) buyurmuştur. Esasen nikâh; ümmetin nüfusunun çoğalması ve nefsin ıslah edilmesi noktasından çok önemlidir. Şer'i herhangi bir özür mevcut değilken, sırf nefsani arzuları dikkate olarak boşamak "Nikâh'ın" hafife alınmasına sebeb olur. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Allahû Teâla (cc) indinde, helalin en sevimsizi talaktır"(165) buyurduğu bilinmektedir. Boşamak, en son gündeme gelecek bir hadisedir. Ancak bazı hallerde "Vacip" olur.

TALAK'IN (BOŞAMA'NIN) RÜKNÜ

1152- Feteva-ı Hindiyye'de: "Talak'ın (Boşama'nın) rüknü; kocasının karısına hitaben "Sen boşsun" demesi veya buna benzer bir söz söylemesidir! Kafi'de de böyledir.(166) hükmü kayıtlıdır. İslâm dini; (istisnai haller hariç) boşamada erkeğin iradesinin esas olduğunu beyan etmiştir. Ancak, nikâh akdinden sonra da erkek, karısına boşama yetkisi verebilir. Buna "Tevfiz-i Talak" denilmiştir. Bunun "Vekalet'le" de herhangi bir ilişkisi yoktur. Çünkü vekil her an azledilebileceği halde; tevfiz hakkı tıpkı temlik gibidir. Mutlak olarak verildiği takdirde erkek için vazgeçme hakkı yoktur.(167) Her iki tarafda (Hem erkek, hem kadın) talak (boşanma) hususunda irade sahibi olur.

1153- İmam-ı Merginani: "Akıl-Baliğ olduğu zaman her kocanın talakı (boşaması) geçerli ve sahih olur. Ancak sâbinin. mecnunun ve uyuyan kimsenin boşaması sahih değildir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav): "Her talak caizdir. Sadece küçük çocuğun (sabinin) ve bunamışın (mecnunun) talakı caiz değildir." buyurmuştur. Malumdur ki ehliyet: temyiz kudreti olan akıl iledir. Küçük çocuk ve mecnun (bunamış); temyiz kudreti noktasından aklı yok hükmündedir. Uyuyan kimsenin de boşama hususunda rıza ve ihtiyarından söz edemeyiz."(168) hükmünü beyan etmektedir.

1154- SARHOŞ İKEN BOŞAMA: Hanefi fûkahası; "Allahû Teâla (cc)'nın muhkem ayetleri ve Resûl-i Ekrem (sav)'in mütevatir sünnetleriyle haram kılınan herhangi bir müşkilatı kendi iradesiyle kullanan kimsenin boşaması (talak'ı) muteberdir."(169) hükmünde müttefiktir. Zira Kur'an-ı Kerim'de: "Ne söylediğinizi bilinceye kadar sarhoş iken namaza yaklaşmayınız"(170) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayeti kerimede hitab sarhoşlaradır. Dolayısıyla mükellef tutulmuşlardır. Feteva-ı Hindiyye'de; "Mezhebimize göre, herhangi bir müskirat veya nebiz ile sarhoş olan kimsenin talakı (boşaması) muteber ve vaki olur. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir. Zorla veya zaruretten dolayı içki içip sarhoş olan ve o sırada karısını boşamış bulunan kimse hususunda ihtilaf edilmiştir. Sahih olan kavle göre; bu kimseye (İkrah sebebi veya zaruret dolayısıyla içtiği için) hadd tatbik edilmeyeceği gibi, talakı da vaki olmaz. Bu durumdaki tasarrufu geçerli değildir. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir."(171) hükmü kayıtlıdır. Sonuç olarak; İslâm dininin haram kıldığı herhangi bir müskiratı kendi arzusuyla içip, sarhoş olan kimsenin talakı muteberdir. Sütleğen otu, bal şerbeti veya bunun gibi mübah olan bir yiyecek sebebiyle veya kendi iradesinin dışında (ikrah ve zaruret) olursa müstesnadır. Müçtehid imamlardan bir kısmı (İmam-ı Kerhi, İmam-ı Tahavi, Ahmed b. Hanbel) "Sarhoşun aklı zail olmuştur. Halbuki tasarruf ehliyeti için temyiz kudreti şarttır. Dolayısıyla sarhoşun talakı muteber olmaz" hükmünü bayan etmişlerdir. Hanefi fûkahası: "Sarhoşun aklı, haram olan müskirat sebebiyle ve kendi ihtiyarıyla ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla içki içmeyi menetmek için (talakın muteber olması) hükmen bakidir" hükmünde ittifak etmiştir. Sonuç olarak; kendi arzusuyla haram olan bir müskiratı kullanan kimse sarhoş olur ve o halde iken karısını boşarsa, bu talak (boşanma) sahihtir.

1155- MÜKREH'İN (ZORLANAN KİMSENİN) BOŞAMASI: Hanefi fûkahası; "Akıllı ve büluğa ermiş her kocanın; isteyerek veya ikrah altında iken yaptığı her talak (boşama) muteberdir."(172) hükmünde müttefiktir. Sahabe-i Kiram'dan bir zat, öğle uykusunda iken; karısı göğsüne binmiş ve hançerini çekerek: "Beni üç defa boşa, aksi takdirde öldürürüm" demiştir. Bu tehdit karşısında, üç defa boşamak mecburiyetinde kalmış ve daha sonra Resûl-i Ekrem (sav)'e müracaat ederek, maruz kaldığı durumu izah etmiştir. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav): "Boşamada öğle uykusunun hükmü yoktur" buyurarak talakın muteber olduğunu zikretmiştir. Hanefi fûkahası "İkrah rızayı kaldırsa dahi ihtiyari ortadan kaldırmaz. Zorlanan kimse iki şerrin evhenini tercih ederek irade ve ihtiyarını beyan etmiştir. Rızanın bulunmaması neticeyi değiştirmez" hükmünde ittifak halindedir. Şafii fûkahası ise, ihtiyar ile rızanın birbirinden ayrılamayacağını esas almıştır. İkrah altındaki kimse boşamaya (talaka) razı değildir. Dolayısıyla, Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Şüphesiz Allah, ümmetimden, hata, unutma ve yapmaya zorlandıkları şeyin hükmünü kaldırmıştır." hadis-i şerifi esastır. İkrah sebebiyle ortaya çıkan talakın hükmü yoktur. Hanefi fûkahası bu hadis-i şerif'in; ahiretteki hükümle ilgili olduğunu; hata, unutma ve ikrar sebebiyle yapılan amellerden, hesaba çekilmeyeceğinin bilindiğini zikretmektedir.(174)

1156- GAYR-İ CİDDi (ŞAKA VE OYUN İÇİN) BOŞAMA: Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Üç şey vardır ki, bunların ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir. Bunlar nikâh, talak ve yemindir."(175) buyurduğu bilinmektedir. Hem Hanefi, hem Şafii fûkahası; "Bir mükellef; şaka veya oyun (eğlence) için karısını boşamış olsa, bu muteberdir."(176) hükmünde müttefiktir.

1157- Dövülmek veya başına vurulmak gibi bir sebeple; temyiz kudretini kaybedpb, aklı zail olan kimsenin bu durumda iken yaptığı talak muteber değildir.(177)

1158- Dilsizin (Ahras, konuşamayan) talakı işaretle vaki olur.(178) Zira bu işaretler; (Ahras için) söz yerine kaimdir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Dilsiz (Ahras) olan kimsenin bu husustaki malûm işaretleriyle talakı (boşaması) vaki olur. Buradaki dilsizden kasıt; anadan doğma dilsiz olan veya sonradan ahras (dilsiz) olmasına rağmen, bu hali ölünceye kadar devam eden kimsedir. Dilsizin (Ahras'ın) bu konudaki işaretlerinin anlaşılması da şarttır. Muzmarat'ta da böyle zikredilmiştir. Dilsizin mektub yazmaya gücünün yetip-yetmemesi arasında fark yoktur. Fethû'l Kadir'de de böyledir. Bilinen bir işareti olmayan veya yaptığı işaretin mahiyeti hakkında şüpheye düşülen ahrasın (Dilsizin) bu işareti batıldır. Mebsut'ta da böyledir. Ahraslığı (dilsizliği) sonradan olan ve devamlı bulunmayan (Ara ara konuşabilen veya zorlamayla konuşabilen) kimsenin işaretlerine itibar olunmaz. Ahras (Dilsiz) işaretle; üçten daha az talakta bulunmuşsa, bu talak, talak-ı ric'dir. Muzmarat'ta da böyledir. Nihaye'nin sonunda Timûrtaşi'den naklen; ahraslığın (Dilsizliğin) devamlılığının takdiri, bir senedir" denilmiştir. İmam'dan gelen rivayette ise; "Sonradan ahras olan kimsenin, bu vasfı ölünceye kadar devam ederse, işareti ile talakı vaki olur." denilmiştir. Alimlerimiz, "Fetva bu son kavil üzerinedir" demişlerdir. Nehrû'l Faik'te de böyledir. Ahras (dilsiz) karısını boşadığına dair bir mektup veya yazı yazarsa, bu yazısı ile talakı (boşaması) vaki olur. Hidaye'de de böyledir"(179) hükmü kayıtlıdır.

1159- Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Talak erkeklerin, iddet beklemek ise kadınlarındır."(180) buyurduğu bilinmektedir. "Tevfiz"; erkeğin kendi elindeki bir haktan (boşama hakkından) kadına temlikte bulunmasıdır. "Tevfiz" hakkı verildiği zaman; hem erkek, hem kadın talak hususunda yetkili olur. Aksi takdirde (istisnai durumlar hariç) boşama hakkı sadece ve sadece erkeğe aittir.(181) Yeryüzündeki hiçbir güç; erkekten, bu hakkı zorla alamaz.

BOŞAMA'DA SARİH VE KİNAYELİ SÖZLER

1160- Dürri'l Muhtar'da: "Talak'ın lafızları; sarih ve ona mülhak olan sözlerle kinaye lafızlardır. Talakın mahalli, nikâhlı kadındır. Ehli de, akıl-bâliğ ve uyanık olan kocadır. Rüknü istisnadan hali olan lafz-ı mahsustur"(182) hükmü kayıtlıdır. Hanefi fûkahası: "Talaka ehil olan koca; karısını sarih ve kinayeli sözlerle boşayabilir"(183) hükmünde müttefiktir. Sarih söz; kendisiyle neyin murad edildiği açıkça anlaşılan sözdür.(184) Meselâ; "Ben seni boşadım" veya "Sen şu günden itibaren boşsun; iddetini bekle!..." gibi!.. Sarih sözle yapılan talakta; mükellefin niyeti önemli değildir. Zira niyet etse de, etmese de, talak vaki olur.(185)

1161- Bizzat talak için konulmayıp; talaka veya talaktan başkasına muhtemel olan söze "Kinayeli Söz" denir. Daha açık bir ifadeyle; kendisiyle neyin murad edildiği gizli olan, ancak mükellefin niyeti ve halinin delâletiyle kavranabilen sözdür.(186) Talak niyeti ile; "iddetini bekle rahimini istibra et veya sen bilirsin" gibi sözler sarfedilirse, ric'i talak vaki olur. Hanefi fûkahası, kinayeli sözlerle talak hususunda üç hal üzerinde durmuştur. Bunlar:

1) Rıza ve mülayemet hali
2) Karı-kocanın boşanma hususunu aralarında müzakere etme hali
3) Şiddetli geçimsizlik ve kavga durumunda teşekkül eden öfke hali!(187)

Genel olarak rıza ve mülayemet halinde; niyet sözkonusu olmadığı durumda, kinayeli lafızlarla talakın vaki olmayacağı esas alınmıştır. Diğer iki halde ise durum farklıdır. Şöyle ki; şiddetli geçimsizlik ve kavga halinde iken: "Defol, annenin ve babanın yanına git" diyen veya "İddetini bekle" emrini veren koca, boşamaya niyet etmiştir!.. Boşanmayı aralarında müzakere eden karı-koca arasındaki galip olan hal de budur!.. Ancak talaka ehil olan koca; "Ben bu sözümle boşamaya niyet etmedim, boşayabileceğimi ihsas ettirdim" derse, iddiası kazaen tasdik olunur. Zira, "Defol!.. Annenin ve babanın yanına git!.." sözü hem talaka, hem de talaktan başka bir şeye hamledilebilir. "İddetini bekle" emri ise farklıdır. Sonuç olarak; kinayeli lafızlarda ehil olan kocanın niyeti esastır.

TALAK'IN (BOŞAMANIN) HÜKMÜ

1162- Talak'ın hükmü; karı koca arasındaki ayrılığın "Talak-ı Ric'i" de, kadının iddet müddeti bitince, "Talak-ı Bain"de ise; derhal vukû bulmasıdır."(188) Şimdi "Talak-ı Ric'i" ve "Talak-ı Bain" üzerinde duralım.

1163- Kur'an-ı Kerim'de: "Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler. Eğer onlar Allah'a ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını (söylemeyerek) gizlemeleri onlara helal olmaz. Kocaları ise bu bekleme (iddet) müddeti içinde barışmak isterlerse, onları geri almaya (herkesten) daha layıktırlar. Erkeklerin meşru surette kadınlar üzerindeki (Hakları) gibi, kadınların da onlar üzerinde (daha üstün) bu dereceye sahiptirler. Allah mutlak galiptir, gerçek hüküm ve hikmet sahibidir."(189) hükmü beyan buyurulmuştur. Dolayısıyla yeniden nikâh akdine ve mehir tesbitine lüzum olmaksızın, kadının iddet müddetiyle sınırlı olarak, geri dönme imkanı veren talaka "Ric'i talak" denir. Hanefi fûkahası: "Bir erkeğin kendisiyle cinsi temas (Cim'a) ettiği karısını, bir mal karşılığı ve mübalağa ifade eden sözlerden uzak, sarih boşama sözleriyle boşamasına "Ric'i Talak" denir" tarifini esas almıştır.(190) Dikkat edilirse, bu tarifte, ric'i talak'ın şartları beyan edilmiştir. Şöyle ki; a) Talak, cinsi temastan (Cim'adan) sonra vukû bulmuş olmalıdır. b) Bir mal karşılığında (Hul sebebiyle) olmamalıdır. Zira mal karşılığı talak, "Bain" talaktır. c) Talaka ehil olan koca, karısını sarih sözlerle boşamalı, üç talakın tamamını zikretmemeli ve talak sırasında şiddet ve mübalağa ifade eden lafızlardan uzak durmalıdır.

1164 RİC'İ TALAK'IN HÜKÜMLERİ: Ric'i talakta, nikâh, iddet müddetinin sonuna kadar devam eder. Dolayısıyla kadın, iddet müddetinin sonuna kadar, kocasına haram değildir. Ancak şehvetle kucaklama, öpme ve cinsi temas halinde, rücû etmiştir. Tabii olarak talak (boşama) haklarından birisini kaybeder. İddet müddeti içerisinde; karı veya kocadan birisi ölürse, birbirlerine varis olurlar. Eğer koca; iddet müddetinin sonuna kadar karısına rücû etmezse, iddet bittiği andan itibaren birbirlerine yabancı (Mahrem) olurlar. Bu durumda (Eğer üç talak hakkını kullanmamışsa) yeniden nikâh akdi ve mehir tesbiti ile evlenebilirler. Ancak iddet müddetinin sonunda kadın; hür ve tekliflere muhatab hale gelmiştir. Bir başkasıyla da evlenebilir. İddet müddetinin sonunda mehrinin tamamını talep etmek hakkıdır.(191)

1165- Resûl-i Ekrem (sav)'in; Hz. Hafsa (r.anha) validemizi boşadığı ve daha sonra rücû ettiği bilinmektedir.(192) İslâm uleması: "Zifafa girdiği karısını boşayan kimse, iddeti bitmeden talakdan rücû edebilir. Ayrıca bir kimse, zifafa girdiği karısını ric'i bir talakla boşasa, ister sağlıklı, ister hasta olsun, kendisi veya karısı iddet müddeti bitmeden önce ölürse, birbirlerine mirasçı olurlar" hükmünde icma etmiştir. Tek bir ihtilaf mevcud değildir.

1166- Talak-ı Ric'i den sonra; kadının iddet müddeti içerisinde iken, henüz baki olan nikâhı devam ettirmeye "Rec'at" denir. Hanefi fûkahası, Rec'at'ın müstehab olduğu hususunda müttefiktir.(193) Feteva-ı Hindiyye'de: "İki çeşit rec'at vardır. Bunlar: Sünnete uygun olan rec'at ve Bid'at olan rec'attır. Sünnete uygun olan rec'at: "Kocanın, karısına (talak'tan döndüğünü) söz ile bildirmesi ve bu hususta iki şahid tutmasıdır." Bir kimse karısına rücû ettiği zaman sözle müracaat edip: "Sana geri döndüm, müracaat ettim" veya "Karıma müracaat ettim" der, bu hususta iki şahit tutmazsa veya şahid tuttuğu halde onlara bildirmezse, bu "Bid'at" olur. Fakat bu şekilde rec'at de sahihtir, ancak sünnete muhaliftir. Bir kimse karısına cim'a etmek, şehvetle öpmek veya fercine şehvetle bakmak gibi amellerde bulunursa, ona müracaat etmiş sayılır. Ancak bu şekildeki rücû (Rec'at) mekruhtur. Müstehab olan; kocanın şahidleri tuttuktan ve onlara durumu beyan ettikten sonra rec'at etmesidir. Cevheretü'n Neyyire'de de böyledir."(194) hükmü kayıtlıdır. Bu hususta İbn-i Ömer (ra)'den gelen hadis-i şerif esas alınmıştır. Resûl-i Ekrem (sav), İbn-i Ömer (ra)'e hayız halinde iken boşadığı karısına rec'at etmesini ve bu hususta da iki şahid tutmasını emretmiştir. İki şahit tutulması maslahat noktasından müstehabtır, ancak rec'at'ın şartı değildir. Şafii fûkahası, Hz. Ata'dan rivayet edilen "Rec'at beyyine iledir" haberini esas alarak; "Rec'at sözlü olarak yapılır, fiille yapılmaz. Ayrıca, kocanın, rücû ettiğine dair iki adil şahid bulundurması da şarttır"(195) hükmünde ittifak etmiştir.

1167- TALAK-I BAİN: Nikâh akdini derhal ortadan kaldıran ve aile hayatını sona erdiren talaka "Bain (ayrılığı gerektiren) talak" denir. Bunlar a) Nikâh akdinden sonra, zifafa girmeden (Cinsi temasta bulunmadan) koca karısını boşarsa bu "Bain Talak" olur. Zira bu gibi durumda iddet sözkonusu değildir. b) Karı-Koca, İslâm? bir hayat yaşamayacakları hususunda ittifak eder ve kadın, bir miktar mal vermek suretiyle boşanmayı talep ederse, kocası da buna razı olursa "Bain" talak meydana gelir.(196) c) Koca, üçüncü boşanma hakkını kullanırsa, bu durumda da bain talak maydana gelir.

1168- TALAK-I BAİN'İN HÜKÜMLERİ: Talak-ı Bain'de; evlilik hayatı derhal sona erer. Ancak kadın; iddet müddeti içerisinde kocasının evinde kalır ve nafakası (bu süre içerisinde) geçerlidir. Mehrin tamamını derhal kadına vermek mecburiyetindedir. Birbirlerine varis olamazlar.(197) Sadece cinsi temastan önce boşanan kadın için nafaka yoktur.

TALAK'TA (BOŞANMADA) DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

1169- Kur'an-ı Kerim'de: "Ey Peygamber, kadınları boşayacağınız vakit, iddetlerine doğru boşayın. O iddeti de sayın. Rabbiniz olan Allah'tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Meğer ki apaçık bir kötülük (meydana) getirmiş olsunlar. Bunlar, Allah'ın hudududur. Kim Allah'ın hududunu (çiğneyip) aşarsa, muhakkak ki kendisine yazık etmiş olur."(198) hükmü beyan buyurulmuştur. Resûl-i Ekrem (sav), Sahabe-i Kiram'a, hanımlarını boşayacakları zaman; hayız halinden temizlendikten sonra yapmalarını ve iddet müddeti içerisinde bir daha boşamamalarını buyurmuştur.(199) Hanefi fûkahası; talakı "sünnete uygun olan talak ve bid'at olan talak" olmak üzere ikiye ayırmıştır: "Sünnet'e uygun olan talak da kendi arasında; "Ahsen" ve "Hasen" olmak üzere ikiye ayrılır.(200) Şimdi bunları izaha gayret edelim.

1170- AHSEN (EN GÜZEL) OLAN BOŞANMA ŞEKLİ: Boşama, şiddetli geçimsizlik ve eşlerin birbirlerinden nefret etmeleri durumunda gündeme girer. Talaka ehil olan kocanın; öfkesine kapılıp, fevri hareket etmesini önleyen ve her iki tarafın zararına yol açmayan boşama şekli "Ahsen" (En güzel) olanıdır. Yoksa talak bizzat "Ahsen" (en güzel) değildir. Dürri'l Muhtar'da: "İçinde cim'a (cinsi temas) bulunmayan temizlik müddetinde yalnız ric'i bir talak ile boşayıp, kadını iddeti geçinceye kadar terketmek, diğer talaklara nisbeten ahsen (en güzel) talaktır"(201) hükmü kayıtlıdır. Dolayısıyla meşru boşama sebebi bulunan mükellef;

1) Karısının ay halinden (Hayız'dan) temizlenmesini beklemelidir.
2) Temizlik süresi içerisinde kendisiyle cim'a (cinsi temas) etmeden, bir talakla boşamalıdır. Eğer birden fazla talak'la boşarsa ahsen olmaz, bid'at olur.
3) Talak "Ric'i" olmalıdır, kat'iyyen "Bain" olmamalıdır.
4) Kadının iddet müddeti bitinceye kadar; onun her türlü ihtiyacını (nafakasını) karşılamalı, bu arada başka talak hakkı kullanmamalıdır. Feteva-ı Hindiyye'de bu dört maddeye, "Eğer hamile ise doğumu beklenmelidir" hükmü ilave edilmiştir.(202)

1171- HASEN (GÜZEL) OLAN BOŞAMA ŞEKLİ: Abdullah b. Ömer (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te, "Hasen" olan husus izah olunmuştur. Hadis-i Şerif şudur: Abdullah b. Ömer (ra), "Karımı hayız halinde boşadım. Babam Ömer, bu durumu Resûl-i Ekrem (sav)'in yanında beyan etmiş, bunun üzerine Resûlullah: "- Ona emret de, karısına dönsün!.. Tâ ki kadın, içerisinde boşandığı bu hayızdan başka yeni bir hayız görsün; ondan sonra boşamak isterse onu temiz iken ve kendisiyle cim'a (Cinsi temas) etmeden boşasın!.. İşte Allah'ın emrettiği vecihle iddet için talak budur"(203) demiştir. Hanefi fûkahası: "Kendisiyle kadını; içinde cim'a bulunmayan bir tuhr (temizlik) halinde, bir ric'i talakla boşamak ve iddetin sonuna kadar, tuhr (temizlik) hallerinde birer daha boşamaktır."(204) hükmünde müttefiktir. İmam-ı Malik(rh.a) "Ancak üç tuhr (temizlik) halinde bir defa ric'i talakla boşamak sünnettir. Bunun dışındaki boşama şekilleri bidattır. Zira talak, ihtiyaç sebebiyle mübah kılınmıştır. Bir defa Ric'i talakla; bu ihtiyaç karşılanmış olur"(205) hükmünü beyan etmiştir. İbn-i Abidin: "Üç temizlik müddetinde birer defa boşamak hür kadınlara mahsustur. Kadın cariye olursa, iki temizlik müddetinde birer defa boşanır. (Bercendi.) Temizlik müddetinin evveli ve sonu hakkında geçen hilaf burada da mevcuttur. Nitekim Bahır sahibi buna tenbihte bulunmuştur. "Ve boşamamak şartıyla..." Yani hayız halinde boşamamak şartıyla demektir. Çünkü bu, bir temizlik müddetinde iki talakla boşamak gibidir ve mekruhtur. Şarihin; "O hayız müddetinde ve o temizlik müddetinde talak bulunmamak" dememesi, sözümüz üç talakı, üç temizlik müddetine dağıtmak hususunda olduğu içindir. "Üç ayda birer defa boşamaktır. Yani kadını kameri ayın başında boşarsa ki bundan murad, hilalin göründüğü gecedir. Üç ay itibar alınır. Aksi takdirde talakı üç aya dağıtmış olmak için, her ay bilittifak otuz gün üzerinden hesap edilir. İmam-ı Azam'a (r.a) göre, iddetin bitmesi hakkında dahi bu usul takip edilir. Fetih sahibi diyor ki; "Fetvanın, imameynin kavline göre olduğu söylenir. Çünkü bu daha kolaydır demişlerdir. Fakat bu birşey değildir."(206) buyurmaktadır.

1172- BİD'AT OLAN BOŞAMA ŞEKLİ: Boşamaya ehil olan kocanın; karısını, hayız halinde iken veya temizlik halinde cinsi temastan (cim'a'dan) sonra veya bir defada üç talak birden boşamasıdır.(207) İbn-i Abidin; bid'at olan talakı izah ederken: "Bidi bid'ata mensub demektir. Burada ondan murad, haram olan talaktır. Çünkü ulema boşayanın asi olduğunu açıklamışlardır. (Bahır.) Ayrı zamanlarda üç defa boşamaktır. Bir kelimeyle üç defa boşamak evleviyetle bid'i talak olur. İmamiyye taifesinden rivayet olunduğuna göre, üç lafzıyla talak vaki olmadığı gibi; hayız halinde de vaki olmaz. Çünkü, haram kılınmış bid'attir. İbn-i Abbas dedi ki: Resûlullah (sav) ile Ebû Bekir devrinde ve Ömer'in hilafetinin iki yılında üç talak bir sayılırdı. Nihayet Ömer, halk öyle bir işte acele ettiler ki, kendilerine o işte mehil vardı. Bunu onlara geçerli kılsak ha.. dedi ve aleyhlerine yürürlüğe koydu." buyurulmuştur. Sahabe ve Tabiun'un cumhuru ile onlardan sonra gelen müslümanların imamları üç talak vaki olduğuna kaildirler"(208) hükmünü beyan etmektedir.

  ANASAYFA
b a
MEVZULAR
 • Takdim ve Önsöz
 • Genel Bilgiler
 • Tevhid ve Sıfat İlmi
 • Temizlik Bahsi
 • Namaz Bahsi
 • Cihad Bahsi
 • Oruç Bahsi
 • Zekât Bahsi
 • Hac ve Kurban Bahsi
 • Nikah Bahsi
 • Had ve Hudud Bahsi
 • Rızık-Kazanç Bahsi
 • Adâbı Muaşeret Bahsi
 • Adâlet Bahsi
 • Miras Hukuku Bahsi
 • Çeşitli Meseleler
 • Mevzuların Tam Listesi
 
 • ANASAYFA
MURABIT