NİFAK - MÛNAFIK

Nifak - Mûnafık

Kalbin insan hayatı ve sağlığındaki yeri ve önemi herkesin malumudur. Kalbin hasta olması, tüm organları etkiler, rahatsız eder. Bedenin sağlıklı olması da öncelikle kalbin sıhhatli olmasına bağlıdır. Her organın kalple irtibatı vardır. Sürekli hareket halinde olan kalp, tüm organlara temiz kan pompalayan organımızdır.

Kur'an-ı Kerimde onlarca ayette kalpten bahsedilmiş ve inançta kalbin önemi vurgulanmıştır. İmanın ana vatanı olarak kalp seçilmiş, imanın ilk rüknü olarak "kalp ile tasdik" zikredilmiştir. Vücuttaki maddi kalp ile, bu imanın ana vatanı olan kalbin birbirinin aynısı mı, yoksa ayrı organlar mı olduğu tartışılmıştır. Ama her ne olursa olsun manevi kalp maddi kalp ile alakalıdır, görev ve fonksiyon bakımından birbirine benzemektedir. Zaten manevi şeyler anlatılırken, maddi şeylere benzetilerek anlatma yolunun sezilmesi Kur'an anlatım metotlarındandır. Buna göre, nasıl maddi kalp tüm organların canlı kalmasını sağlıyorsa, manevi kalp de bütün organların manevi olarak ihyasını (canlı kalmasını) sağlamalıdır. Maddi kalb deki hastalıklar bedeni etkilerse, manevi kalb deki hastalıklar da davranışlarımızı etkileyecektir. İşte bu yüzden itikat hastası münafıklar, kalp hastaları olarak anlatılmıştır. "Kalplerinde bir hastalık vardır onların.

Allah onların hastalıklarını artırdı..." (1) Ayette maraz (hastalık) kelimesi tenvinli (nekre) olarak gelmiştir. Yani "herhangi bir hastalık" denilerek hastalığın sıradan bir hastalık olmadığına, ciddiye alınması gerekli olan tehlikeli bir hastalık olduğuna dikkat çekilmiştir. (2) İnsan bedenen sağlıklı olarak dünyaya geldiği gibi, inanç bakımından da İslam fıtratı üzere/İslama yatkın olarak yaratılmıştır. Asıl olan maddi ve manevi sağlıklılıktır. Hastalıklar ise sonradan kazanılır. Din (Peygamber, Kitab) doğuştan" gelen bu sıhhati korumak ve devam ettirmek için gelmiştir. Ama dinden yüz çeviren insanlar, doktordan ve onun reçetesinden yüz çeviren . hastalar gibi hastalıklara davetiye çıkarmışlardır. işte kalp hastası münafıklar da bunlardandır.

KİMDİR MÜNAFIK?
Münafık kelimesi, nifaktan türemiştir. Nifak ise bir yandan İslama girip diğer taraftan İslam'dan çıkmanın adıdır. Arapça'da ova faresinin deliğine "nafika" denilmiştir. Çünkü adı geçen hayvanın iki deliği bulunur. Biri yeryüzüne tamamen açık vaziyette olan, diğeri ise tehlike anında hayvanın başını hafif vurması ile açılacak şekilde dış yüzeyi kapalı olan delik. İşte münafık, görünen yönü ile (dili ve davranışlarıyla) müslüman, ama görünmeyen tarafı ile (kalbiyle) kafir olan iki yönlü kişi olduğundan bu ismi almıştır. (3) Dikkat edilirse ova faresinin yeryüzünde görünen deliği, hayvanın normal şartlarda ihtiyacını görse bile diğer canlılar için aldatıcıdır. Tehlike anında hayvan diğer görünmeyen deliği çıkış yolu olarak açacak ve kullanacaktır. Münafık da öyledir. Görünen yönü onun da aldatıcıdır. Tehlike anında, cihad-infak gibi ciddi bir işte o görünmeyen küfür yönü ortaya çıkıverecektir. Münafık kelimesinin türediği "nafaka" fiili iki şey arasındaki ortaklığa delalet eder. Münafık da iç dünyası ile dış dünyası arasında sürekli bir çatışma ve bocalama içerisindedir. Onun münafık olmasına sebep bu iki dünyanın çatışır halde olmasıdır. Mümin olması için gereken ğaybi deliller ile, süslü gözüken küfür/ şirk yolları arasında bocalayan kişidir münafık. Küfürden tamamen vazgeçemiyor ama küfrünü açıkça ortaya koyma cesaretini de kendinde bulamıyor. Çünkü imana çağıran delilleri de yok sayamıyor. İçinden bir ses "ya varsa" diyor. Nifakın temelinde kararsızlık bulunmaktadır. Bu kararsızlığa ise cehalet, Hakkı tam anlamıyla tanımama, dünyayı aşın sevme ve putlaştırma, şehvetperestlik, egonun tatmini gibi şeyler yol açmaktadır. Bu yüzden nifaktan kurtulmak yahut nifaka bulaşmamak kalbin, gönlün, zihnin hak ile doldurulması ile mümkündür.

NİFAK KÜFÜRDEN DAHA ÇİRKİN VE TEHLİKELİDİR!
Kur'an-ı Kerimin ikinci süresindeki ilk beş ayet veciz bir şekilde müminleri tanımlar. Sonraki iki ayet kafirlerin kim olduğunu ortaya koyar. Daha sonraki on üç ayette ise münafıklardan bahsedilir. Müminler ve kafirler tanıtıldıktan sonra münafıklar anlatılıyor. Çünkü münafıklar iman-küfür arasında bocalayan zavallılardır. İmanı hiç düşünmemiş değildirler. Hatta dilleri iman sözünü söyler. İmana çağıran delilleri görmüşlerdir. Müslümanların arasında İslâm'ın insana kazandırdığı değerleri yakinen görmüşlerdir. Müslümanlarla olan birlikteliklerden ve zaman zaman yaptıkları İslamî davranışlardan imanı bazı şeyler kapmışlardır. Ama bu söyledikleri ve gördükleri değerler kalplerinde tam olarak yerleşememiştir. Bu da tamamen kendilerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü onlar bir takım menfaatleri kaçırmamak için iyice tanımadan, incelemeden, yakînen anlamadan hemen kör etmiştir. Müslüman olduklarını söyleyivermişlerdir.

Menfaat gözlerini ve gönüllerini bürümüş ve sonuçta dilleriyle söyledikleri, davranışlarıyla sergiledikleri İslamî bir türlü kabullenememişler. Bu yüzden nifak küfürden çok daha çirkin e tehlikelidir. Çünkü, kâfirin aksine münafık imanla küfrü karıştırmıştır. Kâfirin mertliğine rağmen münafık kaypaklığı benimsemiştir. Kâfir kendi içinde barışık/doğru bir kişilik sergilerken münafık yalancı/sahtekar duruma düşmüştür. Yine münafık kafirin küfrüne bir de istihzayı ilave etmiştir. (4) "Şüphesiz münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı da bulamazsın." (5) Tüm bu çıkmazlarıyla münafık, İslâm olma yolunu da kendisi tıkamıştır. Kafir için müslüman olmak bir alternatiftir. Ama münafık için bu da ortadan kalkmıştır. Bu yüzden pek çok kafir müslüman olmuştur. Fakat münafıklardan tevbe edip müslüman olanların sayısı çok azdır.

Nifak, müminler için bir tehlikedir. Başka bir deyişle münafıklık, müminler için söz konusu olan bir hastalıktır. Bu .yüzden pek çok ayette Rabbimiz münafıkları bizlere tanıtmıştır. Kur'an'da "Münafikun" isimli müstakil bir sure bile vardır. "Kafirun" suresi altı ayettir, ama "Münafikun" suresi bir buçuk sayfa ve on bir ayettir. Dualarında Hz. Peygamber (s.a.v.) nifaktan sürekli Allah'a sığınmış, ashab münafık olurum endişesi taşımıştır. Bazı ayetlerde münafıklar zikredildikten hemen sonra "Kalplerinde hastalık olanlar" ayrıyeten zikredilmiştir. (6) Bu ifade, münafık olmadıkları halde onlara meyleden zayıf imanlı kişiler; iman kalplerinde tam olarak yerleşmemiş olan şüpheden kurtulamamış olan İslâm'a yeni girmiş kimseler olarak anlaşılmıştır. (7) Bu ifadenin bu şekil geçtiği Enfal Suresi ayeti, Kureyşden müslüman olduğu halde hicret edememiş ve Bedir Savaşına müşrikler safında katılmış ve öldürülmüş olanlara işaret etmekte, Ahzâb Sure-sindeki ayet ise cihada katılmaktan çekinen zayıf imanlı müslümanlara işaret etmektedir.Bütün bu açıklamalar, nifak tehlikesinin müslümanlar için söz konusu olan ve ciddiye alınması gereken bir hastalık olduğunu ortaya koy- maktadır. Zaten müslümanlara müslüman muamelesi yapmakla yükümlüyüz. Bir kimseye kesin bir ifadeyle "münafıksın" demek, kafir olduğunu söylemektir, buna kimsenin yetkisi yoktur. Peygamberimiz (s.a.v.) münafık olduklarını bildiği halde, Asr-ı Saadet münafıklarından hiç kimseyi öldürtmemiş ve İslam toplumundan dışlamamıştır. (8) Ama O (s.a.v.) pek çok Hadislerinde nifak alametlerinden bahsederek, bu konuda uyanık olmamızı tavsiye etmiştir. O halde biz önce kendimizi sorgulamalıyız.

Nifak alâmetleri ile durumumuzu gözden geçirmeliyiz. Nifak alametleri taşıyorsak onlardan uzaklaşmaya gayret etmeliyiz. Nifak endişesi taşımalıyız. Nifak alametleri taşıyanları, kâfir diyerek dışlamasak bile onları bu konuda uyarıp, nifak bataklığından kurtarmaya gayret etmeliyiz.

NİFAK ALÂMETLERİ Ayet ve Hadislerdeki açıklamalara göre genel olarak nifak alametleri şunlardır:
1- Dini görevlere ilgisizlik: Namazı terk etmek, geciktirmek veya üşenerek namaz kılmak, cemaate katılmamak, cihada katılmamak gibi.
2- Riyakarlık,
3- Yalancılık, emanete ihanet, sahtekarlık,
4- İslâmî değerlerle ve müslümanlarla alay etmek,
5- Fitne, fesat tahrikçiliği ve bozgunculuk,
6- Kararsızlık, korkaklık ve döneklik,
7- Cehalet, bilgisizlik vb. (9)

Görüldüğü gibi, nifak bir nevi itikadı ve amelî ahlâksızlıktır. Bu olumsuzlukların temelinde inançsızlık, şek-şüphe-kuşku gibi hastalıklar yatmaktadır. Münafık her şeyden şüphe eder. Dinden, Allah'tan, peygamberden, ahi-retten vb. her şeyden kuşku duyar. Ama o, çıkarından, şehvet ve nevasından asla şüphe etmez. Onun tüm her şeyi menfaate dayalıdır. Septik (şüpheci) ve pragmatik ( çıkarcı) bir düşünce yapısının sahibidir münafık.

Saadet çağında bile münafıklar olmuştur. Öyleyse günümüzde de münafıklar olacaktır. Önemli olan ise nifaka ve münafıklara karşı uyanık olmak, nifak tehlikesine düşmemek için tedbir almak, münafıkların hile ve tuzaklarına karşı da hazırlıklı olmaktır.

Kaynaklar:
1- Bakara, 7
2- Alûsi, Tefsir, I, 242: Elmalılı M. Hamdi, Tefsir, 1,227-231
3- Ragıb el-İsfehani, Müfredata, 502; Kurtubi, Tefsir, 1,195; Razi, Tefsir, II, 60
4- Razi, a.g.e., II, 60
5- Nisa 145
6- Bakınız. 7. Enfal 49; 33 Ahzab 12,60
7- Kurtubi, a.g.e., VIII, 27; Razi, a.g.e, XV, 176; Alusi, X, 23, XXI, 240
8- Kurtubi, a.g.e, 1,198-199
9- A. Rıza Temel, islam Davası ve Münafıklar, 31-54

RİBAT Dergisi Kasım - 1995 - Sayı : 155 'den iktibas yapılmıştır.
Ali AKPINAR


Kalpleri Çürüten Hastalık Nifak

Bilindiği gibi, kalb; hayatın merkezidir. Kalbin delinmesi, çürümesi, dağılıp parçalanması hayatın son bulmasıdır. Dolayısıyla kalbi tehdit eden hastalıklar, hayatı sona erdiren hastalıklardır. Hayatın sağlık ve varlığının devamı, kalbi hastalıkların bilinip tedavi edilmeleriyle doğru orantılıdır. Yeryüzünde insan kalbini fıtrî duygu ve düşüncelerle çelişkili ve çetrefilli hale getiren ölümlü ve zulümlü hastalıklardan birisi de, hiç şüphesiz nifak'tır. Nifak; kalbin bedeni, bedenin de kalbi yalanlamasıdır. Başka bir ifadeyle Nifak: kişinin içinin dışıyla savaşması, dışının da içiyle vuruşmasıdır. Nifak; inanç ve amel dünyasını felce uğratan bir hastalıktır. Çünkü nifak; bazı sebepler yüzünden İslâm'a girip zahiren müslüman görünmek, içten içe ise, inançsızlığını ve inkârını gizlemektir. Buna göre nifak; şeriat'ın bir kapısından girip, başka bir kapısından da çıkmak anlamını tazammun eder. Nitekim Allah'u Teala:
"...Münafıklar fasıkların ta kendileridir" (1) kavliyle buna dikkat çekmiştir. Yani; münafıklar, şeriat'tan çıkmışlardır. (2) Dolayısıyla nifak itikadı ve amelî yönde şeriatsızlık ve çaresizliktir.

İslâm'ın nazarında "nifak"; ahlâkı ve erdemliği kökünden kazıyan, ortada dinden eser bırakmayan, nifaka yakalanan kimseyi kıymetsiz ve aşağılık bir insan haline getiren, inanç ve amel noktasındaki afetlerin en büyüklerinden birisi olan tehlikeli bir hastalıktır. (3) Bu hastalığa yakalanan bir kalp parçalanmaya, dağılmaya ve çürümeye mahkumdur.

Nifak; bir inanç sahtekârlığıdır., inanıp-inanmama nokta-i nazarından bir buhran, bir istikrarsızlık ve sanki iki uç arasında sürüp giden bir depreniştir. Depremler uzun süreli olduğu zaman hiç üzerinde bir şey bırakmaz. Canlı bırakmaz ve hatta hayatin soluğunu keser. Nifak da (itikadi manada) ruhları, gönülleri, dimağları, bedenleri sarsan, kalelerin temel taşlarını söküp havaya fırlatan fazilet ve ahlâk namına ne varsa güve gibi yiyip bitiren veya en azından onulmaz yaralar açan bir depremdir. Bu depremin soğuk ve kavurucu rüzgârı en büyük silahı olan tebessümün ve telaffuzun arkasına siner de, yapacağını içten içe yapar. Namertlik, inanç ve eylem planında, münafıkta aynileşmiştir; döneklik en menfi anlamıyla münafıkta yuva kurmuştur; bozgunculuk, sulan bulandırıp ağını serdiği zaman, münafığın nihai gayesidir.

Dış çerçevede bir lambanın zayıf ve titrek ışığına denk bir aydınlık, iç planda derinden derine, ağır çökmüş bir karanlık; kalpler karanlık, fikirler karanlık, sözler karanlık... Ve ak dünyayı saran karanlık dünyanın kara, siyah meyveleri; nifak-fesad, fitne, yıkım vs.. Evet, nifak; dönekliğin ve kaypaklığın insan hayatı üzerinde yuva kurmasıdır. Nifak; mükellefin iman evinden firar edip fitne ve fesad ocağına sığınması ve bağlanmasıdır.

İslâm ulemasından İbnu'l Enbari (rh.a.) şöyle diyor "Nifak'a sahip olanın "Münafık" olarak isimlendirilmesi hususunda üç görüş nakledilmiştir:
1- Böyle bir kişi münafık olarak isimlendirilmiştir; çünkü küfrünü örter ve onu gizler. Böylece lafızlarla İslamın içme girip bu tezahür içinde küfrünü gizlemesi bakımından, bir tünele giren ve onun içinde gizlenen nesneye benzetilmiştir.
2- Tıpkı köstebek gibi çıkmıştır. Çünkü dine girdiği tarafın aksi bir tarafından dinden çıkmıştır.
3- Münafık olarak isimlendirilmiştir; çünkü köstebek gibi gizlediğinin aksini açığa vurur. Zahiri imandır, içi ise küfürdür." (5) Nifak'ın sahibi münafık; inanç sahtekarlığının failidir. Başka bir ifadeyle şüphe ve tereddütlerin savunucusu olan kimsedir. Çünkü sahip olduğu nifak; şüphe ve tereddütler yumağıdır.

Nifak, İslâm! bir isimlendirmedir. Kişinin küfrünü gizlemesi, imanı da izhar etmesidir. Esasen batı da (kalb'de) bulunan şeyin hilafına izhar edilen her söz ve davranış nifaktır. (6)

Nifak; kalb'deki itikadı bozulmanın ve çürümenin yalan, ahde vefasızlık ve emanete ihanet seklinde hayatta zuhur etmesidir. Yeri gelmişken şunu da beyan edelim; hıyanet ile nifak birdir. Ancak hıyanet ahd-ü emanet itibariyle söylenir, nifak da din itibariyle söylenir. (7) Dolayısıyla nifak; kalben ilâhi emanete hıyanettir. Tabii ki, ilahi emanete hıyanet eden kalpler, bozulmaya ve çürümeye yüz tutan kirli kalplerdir. Şurası bir hakikattir ki; şek ve şüphelerin, hile ve tereddütlerin. İkiyüzlülüğün ve kaypaklığın birer meslek addedilip itibar gördükleri toplumlar, nifak hastalığının çürüttüğü marazlı kalblerin birer neticesidirler.

Allah'u Teala, değişmez hayat kaynağımız Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:
"Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştır." (8)

Bu Ayet-i Kerime'de geçen kalpteki hastalık konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür, İbn-i Abbas (Ra)'a göre hastalıktan murad sektir, nifaktır; İbn-i Mesud (ra)'a göre sadece şektir; İkrim (ra)'a göre ise riyadır (9); Maverdi (ra)'a göre keder/üzüntüdür (10); Katade (ra)'a göre de "Ribe" ve "Şek"tir. (11) Kısacası Allah'u Teala'nın beyanıyla sahiptir ki; münafıklar islâm dini hususunda itikadı bir şek/şüphe içerisinde bulunan hasta kalpli kimselerdir. (12)

Nifak; dış alemin zıddına iç alemin küfür ile tanışması ve sevişmesidir. Seyyid Şerif Cürcani (Rh.a) şöyle diyor: "Münafık; diliyle imanı izhar eden, buna mukabil kalbinde küfrü sabit olan kimseye denir." (13) Dikkat edilirse nifak; küfür ve şirk'in karşısıda bir yürek hezimetidir. Daha doğrusu kalb'in küfür hizmetidir. Nifak; kalbin küfrün, kalıbın ise yalanın denetim ve yönetimine teslim olmasıdır. Nifak iki kısımdır. Birincisi nifak-ı amelidir, ikincisi ise nifak-ı tekzibi (itikadi) dir. Nifak-ı tekzibi (itikadi)nin küfür olduğu hususunda şüphe yoktur. Ama nifak-ı ameli öyle değildir. Misalen Hz. Ömer (ra)' ın Hz. Huzeyfe (ra)'a "söyle benden de nifaktan bir şey var mıdır? (Yani benim de ismim münafıkların listesinde var mıdır" demesi gibi. Şüphesiz Hz. Ömer (ra)'ın bu sualden muradı nifak-ı itikadı dediğimiz küfür değildir. O'nun muradı nifak-ı amelidir. (14) Nifak-ı ameli küfür değildir, ama küfre giden bir yoldur.

Şurası bir hakikattir ki; "Nifak" kalbe ait bir hastalıktır. Ve münafık akaid açısından kâfir gibidir. Kalblerinde nifak hastalığını taşıyan kimseler (münafıklar); tıpkı köstebekler gibi, yeraltı faaliyetlerinde bulunmayı meslek edinmişlerdir. (15) Evet, Hakk'a ve ehl-i Hakk'a karşı yeraltı faaliyetlerinde bulunanlar, nifak hastalığı neticesinde kalpleri çürümüş karanlık dehlizlerin karanlık savaşçılarıdır. Sonuç olarak nifak; küfür ile islâm arasında gelip gitmek, hiç birisinde karar kılmamaktır. Yani islâm ile küfür arasındaki kararsızlıktır Tabii ki İslâm ile küfür arasındaki kararsızlık, kalp için bir karanlıktır ve küfür cümlesindedir. Nifak hastalığına mesken ve mekân olan kalpler, bilaşekü şüphe çürümeye, dağılmaya ve parçalanıp yok olmaya mahkûmdurlar.

Kaynaklar :
1- Tevbe Suresi 67
2- El-Mufredatü Fi'l Ğaribi'l Kuran (Rağıb el-İsfehani) Sh: 766, Kahire/ty.
3- İslâm Davetlilerine (Dr. Abdullah Nasıh Ulvan/ Ter: Merdan Güneş) C: I, Sh: 35, İst/1993
4- Kur'an'a Göre Nifak (Dr. Sadık Kılıç) Sh: 27, İst/ 1982
5- Umdetul Kari Şerhi Sahih-i Buhari (Bedreddin el-Ayni) C: I,Sf: 151, Beyrut/ty.
6- Lisanu'l Arab (İbn-i Manzur) c: 10, Sh: 359, Beyrut/1955
7- Hak Dini Kuran Dili (M. Hamdi Yazır) C: 7, Sh: 5130, İst/1971
8- Bakara Suresi 10
9- Camiu'l Beyan Fi Tefsiri'l Kuran (İmam-ı Taberi) C: I, Sf: 94, Mısır/1323
10- En-Nüketü Ve'l Uyun Tefsiru'l Maverdi (Maverdi) C: I, Sh: 74, Beyrut/1992
11- Camiu'l Beyan R Tefsiri'l Kur'an (İmam-ı Taberi) C: I, Sh: 94, Mısır/1323
12- Camiu'l Beyan R Tefsiri'l Kuran (İmam-ı Taberi) C: I, sn: 95, Mısır/1323
13- Et-Ta'rifat (Seyyid Şerif Cürcani) Sh: 245, ist/ 1311
14- Umdetü'l Kari Şerhi Sahih-i Buhari (Bedreddin el-Ayni) C: I, Sh: 222, Beyrut/ty.
15- Kelimeler Kavramlar (Yusuf Kerimoğlu) Kitap/ 2, Sh: 110-113. İst/1990.

RİBAT Dergisi Kasım - 1995 - Sayı : 155 'den iktibas yapılmıştır.
Mustafa ÇELİK


  ANASAYFA
b a
 
 • Nifak - Mûnafık I
 • Nifak - Mûnafık II
 • Kalpleri Çürüten Hastalık
 • ANASAYFA
 
MURABIT