EMANET ve EHLİYET - İSLÂM İLMİHÂLİ

KADINLARA MAHSUS BAZI HALLER

378- İmam Burhanüddin Ez Zernuci: "Hangi durumda olursa olsun, bulunduğu halde meydana gelen işlerle ilgili bilgileri edinmek her müslümana farzdır"(259) hükmünü zikretmektedir. İbn-i Abidin: "Bilmelisin ki hayız babı en çetin ve kapalı bablardandır. Bu husus adet zamanını unutan kadınla ona teferrû eden meseleler pek müşkildir. Onun için muhakkik denilen ûlema buna çok dikkat etmiştir. İmam-ı Muhammed hayız hakkında müstakil bir kitap yazmıştır. Hayız meselelerine öğrenmek en mühim vazifelerden birisidir. Çünkü temizlik; namaz, Kur'an okumak, oruç tutmak, itikaf, hacc, bülûğ, cima, boşama, iddet, istibra ve saire gibi birçok hükümler bu meseleler üzerine terettüb eder. Bu sebeble hayız meselelerini öğrenmek en büyük vazife ve farzlardan biri olmuştur"(260) buyurmaktadır. Kadınlara mahsus kan halleri, sadece kadınları değil, aynı zamanda erkekleri de yakından ilgilendirir. Çünkü nikâhlı olan erkek ve kadın arasındaki ilişkilerin; şer'i hududlar dairesinde sürdürülebilmesi, bu hususlarla ilgili ilimleri tahsil etmekle mümkündür. Aksi takdirde; sürekli haram işleme tehlikesi söz konusu olur. Molla Hüsrev: "Kadınlara mahsus kanlar üç nevidir. Bunlar hayız, nifas ve istihaze'dir"(261) buyurmaktadır. Şimdi bunlar üzerinde duralım.

HAYIZ'IN TARİFİ VE MÜDDETİ

379- Alauddin El Haskafi: "Hayız lûgatta "Akıntı" manasına gelir. Şeriatta ise "hayız hadeslerdendir" diyen kavle göre, mezkûr kan sebebiyle meydana gelen şer'i bir mani olma sıfatıdır. "Pisliklerdendir" diyen kavle göre de: "Doğum sebebiyle olmayarak rahimden çıkan kandır. Rahimden çıkan kaydı ile istihaze (Hastalık) kanı hariç kalır"(262) hükmünü zikretmektedir. Hayız kanı; rahim'den gelir. Kız çocuklarında dokuz yaşında başlar ve kan kesilme zamanına kadar devam eder. Hayız kanının kesilme zamanı, elli beş yaşı olarak takdir edilmiştir. Fetva da bunun üzerinedir.(263) Resûl-i Ekrem (sav) "Hayız'ın; bâkire ve bâkire olmayan kadın için, en az müddeti üç gün, üç gecedir. Hayız'ın azami müddeti ise on gündür"(264) buyurmuştur. Dolayısıyla hayız kanının süresi; en az üç gün, azami on gündür.

380- Hz. Havva (r.anha)'yı Allahû Teâla (cc) hayızla mübtela kılmış ve kızlarında bu hal kıyamet gününe kadar devam etmek üzere kalmıştır. Bazıları "Hayız, ilk defa İsrail Oğullarına gönderilmiştir" demişlerse de bu sözü Buhari: "Peygamber (sav)'in hadisi daha büyüktür" diyerek reddetmiştir. Hadisi Buhari, Hz. Aişe (r.anrha)'den şu lafızla rivayet etmiştir: "Resûlullah (sav) hayız hakkında: Bu, Allah (cc)'ın Adem kızlarına takdir buyurduğu bir şeydir" buyurdular. Nevevi: "Yani hayız bütün benat-ı Adem'e (Adem'in kızlarına) amm ve şamildir" demiştir.(265)

HAYIZLA İLGİLİ MESELELER

381- Muayyen yaşlar arasında (doğum olayı hariç) rahimden gelen tabii kan hayız kanıdır. Gelen kanın hayız olması şu esaslara bağlıdır:

1. Muayyen zamanın olması: Kadınlarda bu müddet bülûğ'a erme yaşı olan dokuzla başlar, elli beş yaşına kadar devam eder. İşte bu süreye muayyen zaman (İyâs hali) denir.(266) Elli beş yaşından sonra görülen kan, hayız kanı değildir. Fakat eğer kan kuvvetli ise, onun hayız kanı sayılması ihtiyar edilmiştir. Şerhû'l Mecmua'da da böyledir.(267)
2. Kanın rahimden dahili fercin dışana çıkmasıdır. Dahili fercin içinde kalırsa, zahir rivayete göre hayız değildir. Kuhustani'nin beyanına göre, fetva bununla verilir.(268)
3. Gelen kanın; kırmızı, siyah, sarı, bulanık, yeşil ve kiremit rengi olması esastır.(269)
4. Kanın belli bir süre içerisinde görülmesi gerekir: Hayız müddetinin en azı üç gün, en çoğu on gündür. Bir gün yirmi dört saat olarak hesaplanır. Üç günden az veya on günden çok görülen kan, hayız kanı değildir.(270)
5. Kadının hamile olmaması esastır. Molla Hüsrev: "Zira hamilenin gördüğü kan; rahimden çıkan kan değildir"(271) hükmünü zikretmektedir.

382- Hayız müddeti; kadından kadına değişir. Bazılarında üç gün üç gece, bazılarında ise; dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz veya on gün olabilir. İki hayızın arasını ayıran en az temizlik müddeti geceleriyle birlikte on beş gündür.(272) Azami temizlik müddeti için, belli bir sınır yoktur.

NİFAS'IN TARİFİ VE MÜDDETİ

383- Nifas lûgatta kadının doğurması manasına gelir. Şeriatta ise; çocuk veya çocuğun ekserisi -Velev parça parça uzuvlar halinde olsun- çıktıktan sonra rahimden gelen kandır.(273) Mütûn'da: "Doğumu takip eden kandır" tarifi esas alınmıştır.(274) İmam-ı Merginani: "Nifasın en az müddeti için belirli bir süre yoktur. Zira çocuğun gelmesi, rahimden çıkmaya bir alamettir. Öyle ise hayızda olduğu gibi, üzerine alâmet kılınan herhangi bir süreden müstağnidir"(275) hükmünü zikretmektedir. Hanefi fukahası; "Hz. Ümmü Seleme (r.anha)'dan rivayet edilen: "Resûl-i Ekrem (sav) kadınlar için kırk gün (nifas müddeti) vakit tayin etti"(276) Hadis-i Şerifini esas alarak, nifas müddetinin en çoğu kırk gündür" hükmünde ittifak etmiştir.(277)

384- İkiz doğuran kadın, ilk çocuğu doğduğu andan itibaren nüfasadır. Kafi'de de böyledir. İkizliğin şartı, yüklülüğün (Hamile kadının) aynı olmasıdır. Tebyin'de de böyledir.(278) Eğer kadın düşük yapar; çocuğun uzuvlarından hiç birisi belli olmamış olursa, o kadın için nüfesa'lık söz konusu olmaz. Ancak tırnak, parmak uçları ve saç gibi uzuvlarından herhangi birisi belli olursa, kadın nüfesa sayılır.

İSTİHAZE'NİN TARİFİ

385- Hayız ve nifas hükümlerini taşıyan vakitlerin dışında damarlardan gelen kana "İstihaze" denir. Molla Hüsrev: "İstihaze kanının, rahim'den gelen kan olmayıp, damar kanı olduğu malûmdur"(279) hükmünü zikretmektedir. Resûl-i Ekrem (sav)'in müstehâze olan bir kadına hitaben: "Abdestini al ve kan hasırın üzerine damlasa dahi namazını kıl"(280) buyurduğu bilinmektedir. Hanefi fûkahası: "İstihâze: namazı, orucu ve cinsi münasebeti menetmez" hükmünde müttefiktir.(281) Hayız müddetinin en azı olan üç günden, daha az bir süre görülen kan, azami müddeti olan on günden sonra gelen kan ve nifas müddetinin azamisi olan kırk günden sonraki kan, istihaze kanıdır. Ayrıca bir kadın hamile iken veya doğum yapacağı vakit, doğumdan az önce görmüş olduğu kan istihaze kanıdır. Resûl-i Ekrem (sav) "Müstehaze kadın, mutad olan hayızlı günlerinde namazını terkeder"(282) buyurmuştur. Yani istihaze kanı sürekli olursa; mutad olan hayız günlerini dikkate alır. Ziyade olan kısım istihaze hükmündedir. Ayrıca bâliğa olan bir kız çocuğunda; hayız hali, istihaze ile devam ederse, hayız müddeti on gün olarak kabul edilir. On günden sonraki kan; istihaze kanıdır.(283)

386- Müstehaze kadın; her namaz vakti için abdest alır. Resûl-i Ekrem (sav) "Müstehaze kadın; her namaz vakti için abdest alır"(284) buyurmuştur. İmam-ı Şafii (rh.a)'ye göre; her namaz için ayrı ayrı abdest almak zorundadır.(285)

HAYIZ VE NİFAS HAKKINDA MÜŞTEREK OLAN SEKİZ HÜKÜM

387-
BİRİNCİ HÜKÜM: Hayız ve nifas halinde, namazın edası da kazası da düşer. Hz. Aişe (r.anha)'den rivayet edildiğine göre, Resûl-i Ekrem (sav) zamanında hayız'dan temizlenen kadının, hayız süresi içerisinde geçirdiği namazı kaza etmediği, oruç'u kaza ettiği sabit olmuştur.(286) Hayızlı bir kadın; namaz vakitleri girdiği zaman, evinin bir köşesine oturarak tesbih çeker. Bu müstehabtır. Bunu mümkün olduğu kadar yapmalıdır. Zira temiz olsaydı, o vakitte namazı eda edecekti. Siraciye'de de böyledir.(287)

İKİNCİ HÜKÜM: Hayız ve nifas halinde iken oruç tutması haramdır. Temizlendikten sonra, geçirmiş olduğu oruç'ları kaza eder. İbn-i Abidin: "Hayız ve nifas'ın hükümlerini" izah ederken: "Orucu haram kılar, onun sahih olmasına o hal manidir. Fakat vacip olmasına mani değildir. Onun için kadın (temizlendikten sonra) orucunu kaza eder"(288) buyurmaktadır.

ÜÇÜNCÜ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı veyahut da cünüb olan kimseye; ister oturmak için olsun, isterse ibadet etmek için olsun mescid'e girmek haramdır.(289) Resûl-i Ekrem (sav): "Şüphesiz ki ben mescidi; ne hayızlı kadın için, ne cünüb olan kimse için helâl kılmam"(290) buyurmuşlardır.

DÖRDÜNCÜ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı olana; dıştan da olsa Kâbe-i muazzamayı tavaf etmek haramdır. Cünüb olan kimse de Kâbe-i Şerif'i tavaf edemez, bu da haram'dır. Tebyin'de de böyledir.(291)

BEŞİNCİ HÜKÜM: Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Ne hayızlı bir kadın ve ne de cünüb olan kimse Kur'an-ı Kerim'den birşey okumasın"(292) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla hayızlı ve nifaslı kadına Kur'an-ı Kerim'i okumak da haramdır. Kunut dualarını okumak, tesbih ve zikir yapmak, ezana icabet etmek mübahtır.

ALTINCI HÜKÜM: Hayızlı, nifaslı ve cünüb olanlarla, abdesti olmayanların Kur'an-ı Kerim'e dokunmaları da haramdır.(293) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kur'an-ı Kerim'e temiz olanlardan başkası el süremez"(294) buyurduğu bilinmektedir. İbn-i Abidin: "Kur'an'a el sürmek levhade, parada veya duvarda yazılı bile olsa caiz değildir. Ancak bunların yalnız yazısına el sürülemez. Mushaf böyle değildir. Onun kabına ve beyaz yerine dokunmak da memnudur. Bazıları caiz olduğunu söylemişlerdir. Bu kıyasa daha yakındır. Memnu olması ise ta'zime daha layıktır. Nitekim Bahır'da da böyle denilmiştir. Yani sahih olan memnu olmasıdır"(295) hükmünü zikretmektedir.

YEDİNCİ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı kadınla cinsi münasebette bulunmak da haramdır.(296) Kur'an-ı Kerim'de: "Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayınız"(297) hükmü beyan buyurulmuştur. Molla Hüsrev: "Hayızlı kadınla cinsi münasebet helâl'dır diyen kâfir olur. Çünkü haram olması kesin nass ile sabittir"(298) hükmünü zikretmektedir. İbn-i Abidin: "Sonra bu fiil, yani hayızlı kadınla cinsi münasebette bulunmak bilerek kasden yapılırsa büyük günahtır. Mecbur edilerek veya unutarak yapılırsa günah değildir, tevbe lazım gelir. Bir veya yarım altın sadaka vermesi mendûb olur. Şarih burada bilmemeyi de karıştırmıştır. Zahire göre bilmeden cinsi münasebette bulunmak yalnız büyük günah olmasını önler, asıl itibariyle haram olmasını önlemez. Çünkü İslâm memleketinde (Darû'l İslâm'da) şer'i hükümleri bilmemek özür değildir. Bunu Tahtavi beyan etmiştir. Sadaka vermenin mendûb olması İmam-ı Ahmed'le, Ebû Davud'un, Tirmiz ve Nesai'nin İbn-i Abbas'tan merfû olarak rivayet ettikleri şu hadisle sabittir: "Karısına hayızlı halinde yakınlık eden kimse hakkında bir veya yarım altın sadaka verir" dedi. Sonra: "Cim'a hayzın evvelinde olursa bir altın, sonunda olursa yarım altın verilir" denilmiştir. "Kanın rengi siyah ise bir altın, sarı ise yarım altın verilir" diyenler de olmuştur. Bahır sahibi diyor ki: Ebû Dâvûd'un ve Hâkim'in rivayet ettikleri, Hâkim'in sahihdir dediği şu Hadis-i Şerif de buna delildir: "Erkek karısına hayızlı halinde yakınlık ederse kan kırmızı geldiği takdirde bir altın, sarı ise yarım altın sadaka versin." Kadına yakınlık etmek hayızlı olduğunu haber vermesiyle haram olur"(299) buyurmaktadır.

SEKİZİNCİ HÜKÜM: Hayızlı ve nifaslı kadınların, kan kesilince gusül abdesti alması vacibtir. Kifaye'de de böyledir.(300)

  ANASAYFA
b a
MEVZULAR
 • Takdim ve Önsöz
 • Genel Bilgiler
 • Tevhid ve Sıfat İlmi
 • Temizlik Bahsi
 • Namaz Bahsi
 • Cihad Bahsi
 • Oruç Bahsi
 • Zekât Bahsi
 • Hac ve Kurban Bahsi
 • Nikah Bahsi
 • Had ve Hudud Bahsi
 • Rızık-Kazanç Bahsi
 • Adâbı Muaşeret Bahsi
 • Adâlet Bahsi
 • Miras Hukuku Bahsi
 • Çeşitli Meseleler
 • Mevzuların Tam Listesi
 
 • ANASAYFA
MURABIT