EMANET ve EHLİYET - İSLÂM İLMİHÂLİ

ORUCLA ALAKALI MEVZÛLAR

ŞEK GÜNÜNDE ORUÇ TUTULUR MU?

807- "Şaban ayının son günü mü, yoksa ramazan ayının ilk günü mü?" olduğu hususunda şüpheye düşülen güne "Yevm-i Şek" denir. Resûl-i Ekrem (sav)'in "Ramazan ayının öncesinden bir gün veya iki gün oruç tutarak karşılamayınız. Ancak sizden birinin, başka bir maksadla tutmuş olması müstesna'dır"(37) buyurduğu bilinmektedir. İmam-ı Merginani: "Şüpheli olan günde (Yevm-i Şek'te) ancak nafile olarak oruç tutulabilir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav) "Ramazan ayından olup olmadığından şüphe edilen günde oruç tutulmaz. Ancak nafile olarak tutulabilir" buyurmuştur. Bu mesele birkaç yönlüdür. Bunlardan birincisi; mükellefin Ramazan ayı orucuna (Farz'a) niyet etmesidir. Bu rivayet ettiğimiz nass noktasından mekruhtur. Zira "Ehl-i Kitab'a" benzeme sözkonusudur. Bilindiği gibi onlar; oruç müddetine ilâvede bulundular"(38) hükmünü zikreder.

808- Mükellef'in; "şüpheli olan günde (Yevm-i Şek'te)" niyyeti önemlidir. Eğer şüpheli günde: "Bugün ramazan ayı'nın ilk günü ise "Farz'a", Şaban ayının son günü ise "Nafile" oruca, niyyet ettim" diyerek, muallak bir niyyetle oruç tutarsa bu mekruh olur.(39) Ancak o günün şaban ayından olduğu anlaşılırsa, tuttuğu oruç nafile olur. Ramazan ayı'nın ilk günü ise; "Farz" olarak caizdir. Şayed mükellef; şüpheli olan günde nafile oruca niyyet etmişse, bunda bir beis yoktur. Nitekim İbn-i Hümam; Resûl-i Ekrem (sav)'in: Ramazan ayını öncesinden bir gün veya iki gün oruç tutarak karşılamayınız" Hadis-i Şerifi ile murad; farz olan oruç'la öne geçmektedir. Zira farz olan ibadetler, vakitleri girmeden önce edâ edilmezler. Kaldı ki mükellefin tutmakta olduğu bir oruca tesadüf etmişse oruç bi'l icma efdaldir. Kaldı ki, nafile oruç'ta nehyedilmemiştir. Yine her ayın sonundan üç gün veya daha fazla nafile orucu edâ ediyorsa (Yâni bu mükellefin âdeti ise) tutması efdaldir"(40) hükmünü beyan etmektedir. Dikkat edilirse; mükellefin niyyeti kat'i olursa kerahat ortadan kalkar. Nitekim Molla Hüsrev: "Eğer şüpheli olan gün (Yevm-i Şek); mükellefin mutad olarak tuttuğu oruca tesadüf ederse, tutması mendub olur. Yâni oruçlunun sünnet olarak tuttuğu; Cum'a, Perşembe veya Pazartesi günü orucu, şüpheli olan güne rastlarsa; mendub olur. Şüpheli olan günde, ilim sahipleri (Havas) oruçlu olur. Yani müfti ve Kadı gibi ileri gelenler, itiyat yolunu tutarak şüpheli olan günde oruçlu olurlar. Nehiyden uzak kalmak için; ilim sahibi olmayanlar da zevalden sonra iftar ederler"(41) buyurmaktadır..

809- Şüpheli olan günde (Yevm-i Şek'te) Mükellef; "Eğer yarın Ramazan ayının ilk günü ise oruç'a niyyet ediyorum, değilse "Niyyet" etmiyorum" derse bu sahih olmaz. Çünkü kat'i azim bulunmadığı için; niyyet de bulunmamış olur.(42).

ORUÇ TUTMANIN MEKRUH OLDUĞU GÜNLER

810- Ramazan bayramı, Kurban bayramı ve teşrik günlerinde oruç tutmak tahrimen mekruhtur. Bir mükellef bu beş günde oruca başlar ve bu orucu bozarsa kaza etmesi gerekmez. Zahirü'r Rivaye'de üç imamımızdan da böyle zikredilmiştir. Oruç tutmanın nehyedildiği günler de dahil, senenin tamamında oruç tutmaya "Savm-ı Visâl" denir. Bu da mekruhtur. Nevrûz ve Mihrican günlerinde; sırf bu günlere ta'zim kasdı ile, oruç tutmak da tahrimen mekruhtur.(43) Ancak mükellefin mutad olarak tuttuğu nafile oruçlar; o günlere tesadüf ederse, mekruh olmaz. Zira ta'zim kasdı mevcud değildir.

ORUCU KASDEN TERKETMENİN HÜKMÜ

811- Hanefi Fûkahasından Alaûddin El Haskafi: "Bir kimse özürsüz kasden aşikâre oruç yerse öldürülür. Tamamı Vehbaniyye şerhindedir" hükmünü zikretmektedir. İbn-i Abidin bu metni izah ederken şunları kaydeder: "Tamamı Vehbaniyye şerhindedir. Vehbaniyye Sahibi manzum olarak şöyle demiştir. "Bir insan kasden ve alenen yer de, bu hususta bir özrü bulunmazsa, öldürülmesi emredileceği söylenir". Şurunbilâli diyor ki: "Bunun sûreti şudur: Özrü olmayan bir kimse kasden ve aşikâre oruç yerse öldürülür. Çünkü din ile alay etmiştir. Yahud dinden olduğu bizzarure sûbût bulan bir şeyi inkâr etmiştir. Böylesinin öldürülmesi ve buna emir verilmesinin helâl olduğuna hilâf yoktur. Şu halde mükellefin "Söylenir" demesi zâ'f icabetmez."(44) Esasen herhangi bir özür sebebiyle oruç tutamayan kimselerin; alenen oruç yememeleri esastır. Bu nokta da: "-Efendim, Allahû Teâla (cc) özrü kabul etmiştir. Dolayısiyla halktan gizlemenin bir sebebi yoktur" diye itiraz etmek isabetli değildir. Zira fasıklar; bu manzaralardan istifade ederek, oruca karşı ilgisizliği geliştirirler. Orucun farziyyetini kabul etmekle birlikte; nefsine uyarak tutmayanlar, Darû'l İslâm'da "Ulû'lemr" veya "Kadı" tarafından ta'zir olunur. Farziyyetini inkâr eden veya alay etmek kasdı ile alenen yiyenler; kat'i nasları yalanladıkları için, irtidat etmiş olurlar. Kendilerine "Mürted"lerle ilgili hükümler tatbik edilir.

NELER ORUCU BOZMAZ ?

813- Resûl-i Ekrem (sav)'in unutarak yiyen ve içen bir Sahâbe-i Kiram'a hitaben "- Orucunu tamamla!.. Sana ancak Allahû Teâla (cc) yedirdi ve içirdi (ziyafet verdi)" buyurduğu bilinmektedir.(47) Hanefi fûkahası: "Oruç tutan bir mükellef; unutarak yer, içer veya cim'a ederse orucu bozulmaz. Bu hususta orucun farz veya nafile olması arasında fark yoktur"(48) hükmünde ittifak etmiştir.

814- Oruca niyyet etmiş olan bir mü'min uyur ve uykuda iken ihtilâm olursa orucu bozulmaz. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Üç şey vardır ki bunlarla oruç tutan kimse iftar etmiş olmaz: Kan aldırmak, kusmak ve ihtilâm"(49) hükmünü beyan buyurmuştur. Esasen ihtilâmda; cinsi münasebetin ne sûreti, ne de mahiyeti mevcut değildir. Herhangi bir kadına baktığı ve menisi geldiği zaman da durum aynıdır. Bu da; düşünerek menisi gelen kimse gibidir.(50) Hz. Şeddad (ra)'dan rivayet edilen: "Kan alan da, aldıran da iftar etmiştir" hadisi, Hicri 8'nci yılda beyan buyurulmuştur. Daha sonra Hicri 10'ncu yılda, Hz. Abbas (ra)'dan rivayet edilen Hadis-i Şerif'te ise "kan aldırmanın orucu bozmayacağı" kat'i olarak zikredilmiştir. Dolayısıyla birinci hüküm neshedilmiştir.(51) Ancak kan aldıran bir mü'min; bir alimin fetvasını veya nesh olunmuş olan "Kan alan da, aldıran da iftar etmiştir" hadisini duyarak, "Orucum bozuldu" zannı ile yer-içerse, gününe gün kaza eder.

815- Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kime kusmak galebe ederse, ona kaza yoktur. Her kim de kasden kusarsa kaza etsin"(52) buyurduğu bilinmektedir. Hanefi fûkahası: "Kusma ile oruç bozulmaz. Fakat isteyerek kusması halinde ağız dolusu ise kaza etmesi gerekir"(53) hükmünde müttefiktir. Oruç tutan bir mükellef kustuğu için; "Orucum bozuldu" zannı ile, yer-içerse durum ne olur? İmam-ı Kasani: "Mükellef; elinde olmayarak kusar ve "Orucum bozuldu" zannı ile yer-içerse, sadece gününe gün kaza eder. Ancak bozulmadığını bildiği halde; birşey yer ve içerse hem kaza, hem keffaret gerekir"(54) hükmünü beyan etmektedir.

816- Bunların dışında; "Göze sürme çekmek, krem ve zeytinyağlı gibi yağlı maddeleri vücûda sürmek, dedi-kodu ve gıybet yapmak, kendi arzusu ve fiili olmaksızın mükellefin; boğazına duman, un, toprak tozu veya sinek kaçması, cünüb olarak sabahlamak, iftar etmeye niyet edib de iftar etmemek, yutmaksızın herhangi bir maddenin tadını boğazında hissetmek, mesaneye geçmemek şartı ile; erkeğin tenasül uzvuna su veya yağ gibi maddelerin akıtılması, yara üzerine konan kuru ilâç, burunda birikmiş olan sümüğü boğaza çekip yutmak, nohut tanesinden daha küçük olan ve dişlerin arasında kalmış bulunan yiyeceği yutmak"(55) orucu bozmaz. Ancak başta dedi-kodu ve gıybet olmak üzere, bu fiilerin tamamından kaçınmak gerekir. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav): "Kim ki yalan söylemeyi ve yalan ile amel etmeyi bırakmazsa, Cenab-ı Hak (cc) o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına hiç kıymet vermez, iltifat buyurmaz"(56) hükmünü beyan buyurmuştur. Bu hadis-i Şerif; oruçlunun hangi hususlarda titizlik göstermesi gerektiğini izah etmektedir. Yalan, gıybet ve dedi-kodu gibi fiiller oruca zarar verir. Hatta İmam-ı Evzai ve Süfyan-ı Sevri'nin: "Gıybet ve yalan orucu bozan hallerdendir. Oruçlu iken gıybet eden ve yalan söyleyenlerin kaza etmesi gerekir"(57) buyurduğu bilinmektedir. Bu iki büyük imamın; ehl-i sünnet mezheplerden olan "Evzai"lik ve "Sevrilik" mezheplerinin kurucuları olduğu dikkate alınırsa, meselenin ciddiyeti daha iyi kavranır. Bu gün bu iki mezhebin salikleri yoktur. Ancak yalan, dedi-kodu ve gıybetin bütün Ehli-i Sünnet'in müctehid imamlarınca "Haram" kabul edildiği bilinmektedir. Dolayısıyla oruç tutan bir mü'min her çeşit haramdan uzak durmak için gayret sarfetmelidir.

ORUCU BOZAN VE KEFFARETİ GEREKTİREN HUSUSLAR

817 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Oruç, vücûda girenden dolayı bozulur"(58) buyurduğu bilinmektedir. İnsan fıtratının gereği olarak; gıda maddelerini boğaz vasıtasıyla vücûduna ulaştırır. Malûm olduğu üzere bu en tabii yoldur. Bunun dışında; kulak, burun, ön ve arka menfezler gibi, arızî yollar da mevcuddur.

818- Kur'an-ı Kerim'de: "Amellerinizi iptal etmeyiniz"(59) hükmü beyan buyurulmuştur. Farz olan Ramazan-ı Şerif orucunu; kasden ve teammüden bozmak, büyük bir cinayettir. Hanefi fukahâsı Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kim Ramazan ayında orucunu bozarsa; onun üzerine zıhar yapan kimsenin üzerine lâzım gelen şey (Keffaret) gerekir"(60) hadis-i şerifini esas almıştır. Dolayısıyla kasden yiyip-içen veya cima eden oruçlu kimse; tetabûya riayet ederek (Yani arka arkaya olmak şartı ile) altmış gün oruç tutmak mecburiyetindedir. Bu onun üzerine farzdır. Ayrıca aynı orucu kaza etmek durumundadır. İmam-ı Merginani: "Ramazan-ı Şerifte tutulan oruçların dışındakilerde keffaret yoktur. Zira ramazan ayında orucu bozmak, cinayet bakımından çok ileri bir derecededir. O başkası ile aynı şekilde mütalâa edilemez"(61) hükmünü zikretmektedir. Hem kaza hem keffarettin gerekmesi için bazı şartlar vardır.

Birincisi: Kasden orucu bozmuş olmak şarttır. Oruçlu kimse hata yolu ile iftar ederse, keffaret gerekmez, ancak kaza gerekir. Meselâ: Abdest alırken ağızına su verdiği anda, elinde olmayarak boğazına suyun kaçması gibi!.. bu durumda kasden bozmak sözkonusu değildir. Ancak gününe gün kaza eder.
İkincisi: Kendi iradesi ile bozmalı, zorlama neticesinde bozmuş olmamasıdır. Meselâ: Kendisiyle cim'a edilen kadın, bu fiile razı olmuşsa hem kaza hem keffaret gerekir. Ancak cim'a zorla yapılmışsa kadına sadece gününe gün kaza gerekir.(62) Çünkü orucu bozması hususunda zorlanmıştır, kendi iradesiyle bozmamıştır.
Üçüncüsü: Oruca başladıktan sonra hastalanmaması veya sefere çıkmaması esastır. Eğer hastalanır veya sefere çıkarak bozarsa, keffaret gerekmez.
Dördüncüsü: Mükellef Ramazan-ı Şerif orucunu tutarken geceden niyyet etmiş olmalıdır.
Beşincisi; orucu bozarken, tabi gıdalardan veya gıda yerine geçebilecek yiyecek ve içeceklerden faydalanmış olmalıdır. Meselâ: Çakıl taşını veya demir parçasını yutan kimsenin orucu bozulur. Ancak keffaret gerekmez. Zira bunlar gıda maddeleri olmadığı gibi, gıda yerine geçecek maddeler de değildir.(63)

819- Şimdi bu genel esaslar dahilinde; orucu bozan ve keffareti gerektiren hususlardan bir kısmını zikredelim: "Tabii gıda maddelerini ve gıda maddesi hükmünde olan yiyecekleri kullanmak; Cima' yapmak (rıza söz konusu olduğu anda hem fail, hem mef'ul için keffaret gerekir.) Ağıza giren yağmur suyunu kasden yutmak; sirke, deve sütü, bakla, kavun karpuz üzüm ve şeker kamışı sularını içmek; şifa olacağı gerekçesi ile harhangi bir ilâcı kullanmak; yağa ve pekmeze katılmış darı ununu yemek; asma yaprağı veya taze ağaç yaprağını yemek; yenilen cinsten otları, ilâç veya gıda niyyetiyle kullanmak!.." Bütün bunlar vücûda dahil olduğu anda oruç bozulur, hem kaza hem keffaret gerekir!(64).

İLÂÇ KULLANMANIN HÜKMÜ

820- Oruca niyyet eden bir mükellefin; aniden hastalanması halinde, mü'min ve mütehassıs bir doktora müracaat etmesi esastır. Eğer ona iğne veya herhangi bir ilâç verirse; mümkün olduğu takdirde, iftardan sonra yaptırması gerekir. Zira iğne; vücûdun iç kısmı ve dimağa ulaştığı zaman oruç bozulur.(65) Hukne yoluyla bağırsaklara ilâç ve su verilmesinde de durum aynıdır.(66) Ancak kullanılan ilâç kuru ve katı olursa, yara üzerine sürüldüğü zaman orucu bozmaz. Zira deri üzerindeki kuru ilâcın; vücûdun derinliklerine ve dimağa uluşma imkânı yoktur.(67) Feteva-ı Hindiyye'de: "İğne vurulan, burnuna veya kulağına ilâç damlatılan kimsenin orucu bozulur. Ancak keffaret gerekmez. Bir kimsenin kulağına, kendi isteğinin dışında ve elinde olmaksızın yağ girmiş olsa o kimsenin de orucu bozulur. Serahsi'nin Muhiyt'inde de böyledir"(68) hükmü kayıtlıdır. Sonuç olarak; oruca niyyet eden bir mükellefin; hastalanması halinde söz, mü'min ve mütehassıs doktora düşer!.. Eğer iğne yapılmasını şart görürse yapılır. Mükellef; o günün orucunu, daha sonra kaza eder!.. Deri üzerine sürülen kuru ve katı ilâçlar orucu bozmaz.

ORUCU BOZAN VE SADECE "KAZA"YI GEREKTERİN HUSUSLAR

821- Mükellefin herhangi bir kasdı olmadan; zorlama ve hata sonucu orucu bozulursa, gününe gün kaza etmesi gerekir. Meselâ; Ramazan-ı Şerif ayında oruca niyyet eden bir mü'min; unutarak yeyip, içer veya cim'a eder, daha sonra da sırf cehaleti sebebiyle "orucum bozuldu" zannına kapılarak, orucunu yerse gününe gün kaza eder!.. Kezâ kustuğu için veya kan aldırdığı için "orucunun bozulduğunu" zanneden ve ve sırf bu zann sebebiyle orucunu yiyen kimsenin de durumu aynıdır.(69) Orucu zorla yedirilmiş olan kimseye veya hataen orucunu bozmuş olan kimseye de, sadece kaza lâzım gelir. Keffaret lâzım gelmez. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir.(70) Dolayısıyla kaide şudur: Kasden ve kendi ihtiyarıyla, harhangi bir özür bulunmadan; Ramazan-ı Şerif orucunu bozan mükellefe hem kaza, hem keffaret gerekir!.. Bunun dışında kendi ihtiyarı olmaksızın ve meşru bir özür sebebiyle orucunu bozan mükellefe sadece kaza gerekir!.. Ramazan-ı Şerif orucunun dışında; farz olan harhangi bir oruca niyyet eden mükellef, kasden ve teammüden bozsa dahi kaza gerekir. Keffaret; sadece Ramazan-ı Şerif orucu ile ilgili bir ukûbattır.

822- Şimdi bu genel esaslar dahilinde; orucu bozan ve sadece "Kaza"yı gerektiren hususlardan bir kısmını zikredelim:

1. Mazmaza ve istinşak yapmakta iken karnına su giren kimsenin orucu bozulur, gününe gün kaza gerekir,
2. Cünüb olarak sabahlayan bir mü'min; yıkanırken boğazına su kaçarsa orucu bozulur. Kaza gerekir.
3. Oruç tutan bir kimse; çakıl, kuru çamur, pamuk, kuru ot ve kâğıt yutmuş olsa orucu buzulur. Kaza gerekir.
4. Kuru prinç, mercimek, olgunlaşmamış ve pişmemiş ayva, kuru karpuz kabuğu, kurtlanmış lâşe ve kan, yumurta kabuğu, başkasının çiğnemiş olduğu lokma ve bir başkasının tükrüğü gibi şeyleri yutan kimsenin orucu bozulur. Ancak kefaret gerekmez, gününe gün kaza eder. Çünkü bunların yenmesi âdet almadığı gibi, başta kurtlanmış leş ve kan olmak üzere insan tabiatının nefret ettiği şeylerdir. 5. Makatından şırınga yaptıran veya mesanesine ilâç veren kimsenin orucu bozulur. Kaza gerekir.
6. Kendi ihtiyarı olmaksızın; ağzına kar veya yağmur tanesi giren, bunu yutan kimsenin orucu bozulur, kaza gerekir.
7. Oruçlu bir kimse taharetlenirken fazla su kullanır ve su o yolla içeri girerse orucu bozulur, kaza gerekir.
8. Bir kimse oruçlu iken karısını öpse ve bu sebeble inzal vaki olsu orucu bozulur. Kaza gerekir!.
9. Ramazan ayında oruçlu iken; zorla ve tehditle cim'a edilen kimsenin orucu bozulur. Keffaret gerekmez. Gününe gün kaza eder.
10. Kendi isteği ve ihtiyarı olmaksızın; sigara dumanını içine çeken kimsenin orucu bozulur, kaza gerekir.
11. Elini boğazına sokarak, kasden kendini birkaç defa ağız dolusu kusturan kimsenin orucu bozulur. Kaza gerekir.
12. Ramazan-ı Şerif ayının dışında, herhangi bir oruca niyyet eden mükellef; kasden dahi bozsa, kaza gerekir.(71)

823- Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Sana şüphe veren şeyi terket, şüphe vermeyen şeye bak!.."(72) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla her mü'min; oruç ibadeti hususunda titiz olmak mecburiyetindedir. Meselâ; oruçlu iken banyo yapmak veya denize girmek, yutmamak şartı ile herhangi bir şeyin tadına bakmak ve bunun gibi birçok husus için "Mekruh"tur denilmiştir. Ancak meşru bir özür halinde cevaz verilmiş!.. Meşru bir özür mevcud değilken; birşeyin tadına bakan veya denize giren kimse, oruç ibadetini tehlikeye sokmuş demektir!.. Kaldı ki; orucu bozulan bir kimsenin dâhi, gündüz boyunca imsak etmesi (Yeyip-içmemesi) vaciptir.

  ANASAYFA
b a
MEVZULAR
 • Takdim ve Önsöz
 • Genel Bilgiler
 • Tevhid ve Sıfat İlmi
 • Temizlik Bahsi
 • Namaz Bahsi
 • Cihad Bahsi
 • Oruç Bahsi
 • Zekât Bahsi
 • Hac ve Kurban Bahsi
 • Nikah Bahsi
 • Had ve Hudud Bahsi
 • Rızık-Kazanç Bahsi
 • Adâbı Muaşeret Bahsi
 • Adâlet Bahsi
 • Miras Hukuku Bahsi
 • Çeşitli Meseleler
 • Mevzuların Tam Listesi
 
 • ANASAYFA
MURABIT